Sâdece köyleri hedef alarak köy okullarına öğretmen, köylere tarım ve sağlık görevlisi yetiştirmek amacına dayanan ve 1940’da açılan eğitim kurumları. İlk öğretimin yaygınlaştırılması için CHP’nin 1935’teki kurultayında alınan kararlardan en önemlisi, askerliğini çavuş ve onbaşı olarak yapan köylü gençlerin, kısa bir eğitimden geçirildikten sonra kendi köylerinde görevlendirilmesi oldu. Bu uygulama 1936’da başladı. Açılan kursların başarılı olması üzerine Millî Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın hazırlattığı bir program çerçevesinde, Eskişehir Çifteler’de, Kastamonu Gölköy’de ve İzmir Kızılçullu’da deneme mâhiyetinde üç köy öğretmen okulu açıldı.
Köy Enstitülerinin kuruluş gayeleri; medrese eğitiminin yerine sözde çağdaş ve pedogojik bir sistemle kendi örf ve âdetlerine zıt bir aydın grubu yetiştirmek içindi. Köy enstitüleri Anadolu çocuğunun iman yapısını sildikten sonra yerine ahlaksızlık, milliyetsizlik, maddecilik ve komünizma çatısının kurulması için girişilen hesaplı ve planlı bir teşebbüstü. Tanzimattan beri böyle bir eğitim sistemi zaten uygulanıyordu. Fakat Türk köylüsünün İslâmiyetin ahlakî prensiplerine bağlılığı dolayısıyla istenilen neticeler tam mânâsıyla alınamamıştı. Bunu bilen zamanın idârecileri köylüye dayanmayan hiçbir devrimin kalıcı olamayacağını iyi anlamışlardı. Bu sebeple Köy Enstitülerinin görünürdeki temel hedefi eğitim ve öğretimdi. Nitekim 1939’da İsmet İnönü kendini “Millî Şef” îlân ettirmesiyle Köy Enstitülerini Eğitim ve öğretimde daha aktif duruma getirdi.
3 Haziran 1942 günkü TBMM Oturumunda Köy Enstitüleri Teşkilât Kânunu görüşülürken o günün Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel şöyle demektedir. “Köydeki Öğretmen Cumhuriyetin ve inkılabların yayıcısı ve öğreticisidir. Her konuda köylüye rehber olarak yetiştireceğimiz öğretmen köy çocuklarını bizim, siyasal düşüncemize göre yetiştirecektir...”
Yine Meclis’te 5 Haziran 1942 günkü oturumda Geçici Komisyon Başkanı Salah Yargı da Köy Enstitüsü Mezunlarının köyde “Misyonerlik” yapacaklarını açıkca belirtiyordu.
4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat kânununun 10. maddesine göre Köy Enstitüsü mezunlarının görevleri belirleniyordu. Kânuna göre Enstitü mezunu öğretmenler Köyde; Eğitim ve öğretimi yerine getirecek, halkın ekonomik ve siyâsî açıdan önderi olacaktı. Aynı kânunun 11. maddesine göre ise, öğretmenin bu gayeleri gerçekleştirmesi için vereceği buyruklara herkes tarafından uyulması şartı ile köy öğretmen okulları programı genişletilerek 1940’da bu okullar, enstitüye dönüştürüldü ve 17 yeni köy enstitüsünün açılması kararlaştırıldı. Bu okulların çevresi içinde yer alan illerden nüfusları oranında öğrenci alınacaktı. Enstitülere beş yıllık köy okullarını bitirenlerle, üç yıllık okulları bitirenlerden iki yıllık hazırlığı başarı ile tamamlayanlar alınıyordu. Karma öğretim (Kız-Erkek bir arada) sistemine dayalı olan enstitülerde öğretim 5 yıl idi. Öğrencilerin ilk üç yıllık başarılarına bakılarak en başarılılar öğretmen, geri kalanlar ise köy hizmetlerine yönlendirilirdi. Enstitülerin yapım, öğretim ve uygulama harcamalarının karşılanmasında köy bütçelerine ve imeceye başvuruldu.
Başlangıçta çeşitli yüksek ve orta düzey meslek okullarından karşılanan öğretmen ihtiyâcı, daha sonraları yeni bir eğitim kuruluşunu faaliyete geçirdi. 1942-1943 öğretim yılında Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsüne bir yüksek köy enstitüsü eklendi. Öğretim süresi üç sene olan bu okula köy enstitülerinin en başarılı öğrencileri, öğretmenler kurulu kararı ve sınavla alındı. Derslerin bir bölümü Ankara’daki bâzı fakülte ve yüksek okullarda, uygulamalı dersler ise ilgili devlet kuruluşlarında görülüyordu. 1948’de toplam sayısı 21’e yükselen Köy Enstitülerinden, 5447 köy öğretmeni, 8756 eğitmen ve 3000 sağlık memuru mezun oldu.
1947’de eğitim programları büyük değişikliklere uğradı ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı. 1951’de Köy Enstitülerinin programı klasik ilköğretmen okullarının programıyla birleştirildi. Daha sonraki 1954’te çıkarılan 6234 sayılı kânunla da köy enstitülerinin adı ilköğretmen okulu olarak değiştirildi.
Köy Enstitüleri Demokrat Parti hükümeti tarafından Milli ve manevi değerlere aykırı eğitim göstermesi dolayısıyla 1954’de kapatılmasına rağmen; bu okullardan mezun olanlar burada aldıkları eğitim ve ideoloji ile halk arasında faaliyetlerini günümüze kadar devam ettirmişlerdir.
Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 12
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"