Kâfirler iki kısmdır
İslâmiyyet karşısında, kâfirler dürlü yollar tutmuş, kollara ayrılmış ise de, iki kısmda toplanırlar: Birinci kısmdakiler, dünyâ işlerini ve ibâdetlerini yapıp müslimânlara saldırmaz. Bunlar, islâmın kuvveti ve büyüklüğü karşısında, küçüklüklerini anlamış, cizye vermeği kabûl ederek islâmın hâkimiyyetine ve adâletine sığınmışdır. Bu kâfirlere (Ehl-i zimmet) veyâ (Zimmî) denir. Böyle kâfirleri sevmemek, düşman bilmek lâzım ise de, bunlara eziyyet etmek, kalblerini incitmek harâmdır. (Fetâvâ-i Hayriyye)de, (Siyer) kısmında diyor ki, (Müslimânın yapması yasak olan şeyi, zimmînin de yapması yasakdır. Zinâ, açıkda oruc yimek, oyun, çalgı, fâiz, açık gezmek onlara da yasakdır. Yalnız içki ve domuz onlara yasak değildir. Hastalarına, ziyâfetlerine gitmek, onlarla yolculuk etmek câizdir). (Mültekâ) ve (Dürr-ül-muhtâr)da ve diğer fıkh kitâblarında, ta’zîr bahsinde diyor ki, (Kâfirlere, sen zinâ yapıcısın veyâ bu ma’nâda fenâ söyliyen, onları da gîbet eden, bunlara kâfir diyerek inciten müslimân ta’zîr olunur. Ya’nî sopa ile döğülür. Çünki, bunları incitmek de günâhdır. Bunların malına dokunmak da günâhdır). (Dürr-ül-muhtâr), beşinci cildde diyor ki, (Zimmîye, ya’nî gayr-i müslim vatandaşa zulm etmek, müslimâna zulm etmekden dahâ fenâdır. Hayvana zulm, işkence etmek, zimmîye etmekden dahâ fenâdır. Zimmîyi eziyyetlendirmemek için selâm vermek ve müsâfeha etmek câiz olur. Açıkça günâh işliyen fâsıka selâm vermek de böyledir).
(Berîka) kitâbı, el âfetlerini anlatırken diyor ki, (İnsana ve yemeklere zarar veren karıncaları, eziyyet etmeden ve suya atmadan öldürmek câizdir. İçinde karınca bulunan odunu, yere vurup silkeledikden sonra yakmak câizdir. Fâre, bit, pire, akreb ve çekirgeyi her zemân öldürmek câizdir. Biti diri olarak yere atmak ve her canlıyı yakmak mekrûhdur. Zarar veren kediyi, kuduz köpeği ve yırtıcı hayvanları keskin bıçakla kesmek ve vurmak, zehrlemek câizdir. Döğmek câiz değildir. Döğmek, terbiye için olur. Hayvanın aklı olmadığı için terbiye edilmez. Öldürülmesi vâcib olanı, başka çâre bulunmadığı zemân yakarak öldürmek câiz olur).
Gangren gibi hastalığı tedâvî için insanın bu uzvunu kesmek câiz olur. Taş almak için mesâneyi [böbreği, safra kesesini] yarmak câizdir. Hiçbir sebeble, hiçbir canlının yüzüne vurmak câiz değildir.
İkinci kısm kâfirlere gelince, bunlar, islâm güneşinin parlamasına dayanamaz. Bütün devlet kuvvetleri ile, propaganda vâsıtaları ile, yalan ve çirkin iftirâlar yaparak, islâm dînini yıkmağa çalışırlar. Bu zevallılar, anlıyamıyor ki, islâmiyyeti dünyâdan kaldırmak, insanları se’âdetden, râhatlıkdan ve kurtuluşdan mahrûm bırakmak demekdir ve kendilerini ve bütün beşeriyyeti, felâketlere, sıkıntılara sürüklemek, kısaca bindiği dalı kesmek demekdir. Enfâl sûresi, altmışıncı âyetinde meâlen, (Kâfirlerin hücûm ve işkencelerine uğramamak, onları da, se’âdet-i ebediyyeye kavuşdurmak için, insan gücünün yetdiği kadar durmadan çalışınız. En mükemmel harb vâsıtalarını yapınız!) buyurulmuşdur. Burada kâfirleri müslimân olmakla şereflendirmeği veyâ cizye kabûl ederek islâmiyyetin himâyesi altına girenlerin çalışmalarına, ibâdetlerine karışmayıp, canlarını, mallarını, nâmûslarını korumağı emr ediyor. Bu sûretle, bütün dünyânın islâm bayrağı altında birleşmesini, îmân etmesini, sevişmesini istiyor.
İslâmiyyeti anladığı hâlde inâd edip, inanmıyanları da içine alan, umûmî bir adâlet ve se’âdet kurmağı, bütün insanlara, hayvanlara, dirilere, ölülere, ya’nî herşeye, bir râhatlık kazandırmağı emr ediyor.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"