Dünyâ, âhıretin tarlasıdır
Bu dünyâ, âhıretin tarlasıdır. Burada tohumlarını ekmeyip yiyenler, böylece bir tohumdan katkat meyve kazanmakdan mahrûm kalanlar, ne kadar tâli’siz ve ahmakdır. Kardeşin kardeşden kaçacağı, ananın evlâdını tanımıyacağı o gün için, hâzırlanmıyorlar. Böyle kimseler, dünyâda da, âhıretde de zarardadırlar ve sonunda pişmân olacaklardır. Aklı başında olan, bu dünyâyı fırsat bilir. Bu kısa zemânda, yalnız dünyâ lezzetleri ile zevklenmek için değil, belki bu fırsatda, tohum ekmek ve bir hayrlı iş, ya’nî Allahü teâlânın beğendiği işi yaparak, âyet-i kerîmede bildirilen katkat fazla meyveleri toplamak istemelidir. Cenâb-ı Hak, bu kısa zemânda yapılacak, hayrlı işlere ve ibâdetlere sonsuz ni’metler ihsân edecekdir. Peygamberine tâbi’ olmıyan, islâmiyyeti beğenmiyenlere de, sonsuz azâb yapacakdır
[Nitekim, Nisâ sûresi yüzyetmişikinci âyet-i kerîmesinde meâlen, (Muhammed aleyhisselâma inanıp, âhırete yarayan işleri yapanlara [ya’nî ahkâm-ı islâmiyyeye uyanlara], Allahü teâlâ, va’d etdiklerini verecek ve ayrıca çok ihsân yapacakdır. Allahü teâlâya ibâdet etmeği, ya’nî Muhammed aleyhisselâma itâ’at etmeği, aşağılık, gericilik sanıp, kendilerine asrî ve münevver diyerek, büyüklük taslıyanlara, çok azâb edecekdir. Kendilerini herkesin üstünde sanan bu kâfirleri, Cehennemden kurtaracak bir yardımcı, Allahü teâlâdan başka bir kuvvet sâhibi bulunmıyacakdır) buyuruldu.
Niçin böyle sonsuz azâb yapacağını kendisi bilir. İnsanların kısa aklları, bunun sebebini kavrıyamaz. Meselâ, dünyâda yapılan cinâyetlere de, çeşidli cezâlar emr etmişdir. Bunların sebebini ve hikmetini hiçbir insan anlıyamaz. İşte, böyle geçici kısa bir zemândaki küfre, sonsuz azâb edecekdir
Kur’ân-ı kerîmdeki emrlerini ve islâmiyyetin hükmlerinin hepsini akla uydurmağa, akla beğendirmeğe kalkışan, Peygamberlik makâmının derecesini anlamamış ve inanmamış olur. Böyle, islâmiyyeti akl ile, felsefe ile îzâha ve inandırmağa çalışan kitâbları okumamalıdır.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"