Kamerî ayların yedincisi. İslâm dîninde mübârek üç aylardan birincisi. Müslümanlar arasında mübârek üç aylar olarak bilinen Receb, Şâban ve Ramazan ayları, İslâm dîninin kıymet verdiği aylardır. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için bâzı gecelere, gün ve aylara kıymet vermiş; bu gece, gün ve aylardaki duâ, tövbe, namaz ve oruç gibi ibâdetleri kabûl edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibâdet yapması, duâ ve tövbe etmeleri için böyle gece, gün ve ayları sebep kılmıştır. Receb, içinde iki mübârek gecenin de bulunduğu bir aydır.
Receb-i şerîfin ilk Cumâ gecesine Regâib Gecesi denir. Çünkü Allahü teâlâ, bu gecede mümin kullarına, ragîbetler, yâni ihsânlar, ikrâmlar yapar. O gece yapılan duâ reddolmaz. Namaz, oruç, sadaka gibi ibâdetlere, kat kat sevap verilir. O geceye hürmet edenleri affeyler. Receb ayının yirmi yedinci gecesi de Mîrâc Gecesidir. Mîrâc “merdiven” demektir. Resûlullah’ın göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü ve Allahü teâlâ ile konuştuğu gecedir.
Receb ayı, Âdem aleyhisselâmdan beri kıymetliydi. Bu ayda muhârebe etmek günahtı. Her ümmet, bu aya saygı gösterirdi. Receb demek, “mürecceb, muazzam, muhterem, kıymetli” demektir.
Enîs-ül-Vâizîn kitabında diyor ki:
“Îsâ aleyhisselâm zamânında bir genç, güzel bir kıza tutulmuştu. Ona kavuşmak için çırpınıyordu. Nice zaman sonra söz aldı. Bir akşam, odada buluştular. Genç, pek sevinçliydi. Ansızın, pencereden hilâlî (yeni ayı) gördü. Bu hangi aydır, dedi. Kız, Receb, deyince, genç toparlandı. Giyindi. Kız şaşırıp, ne oluyorsun, dedi. Genç, babalarımdan işittim. Receb ayında günâh işlenmez. Bu aya saygı gösterilir, deyip, özür diledi ve evine gitti. Allahü teâlâ, Îsâ aleyhisselâma vahy gönderip, olanları bildirdi. Bu genci ziyâret et! Selâmımı söyle, buyurdu. Genç, Receb ayına gösterdiği bir saygı için, büyük bir peygamberin kendine gönderildiğine sevinerek îmân etti. İyi bir mümin oldu. Receb ayına gösterdiği bir saygı sebebiyle, îmân şerefine kavuştu.”
Allahü teâlâ Tevbe sûresi 36. âyetinde meâlen; “Ayların sayısı, Allah’ın yanında gökleri ve yeri yarattığı günkü kitabında olduğu gibi on ikidir. Bunlardan dördü haramdır (yâni, muhteremdir).” buyuruyor. Daha önce ve İslâmın ilk yıllarında harp yapmanın haram, yasak edildiği dört aydan biri de Receb ayı idi. Peygamberimizden evvel, câhiliye zamânında da Receb ayına çok fazla tâzim eder, saygı gösterirlerdi. Receb ayının başından sonuna kadar Allahü teâlâ tarafından üç şey ihsân olur: Kula azâpsız rahmet, cimrilik etmeden cömertlik, eziyet etmeden iyilik ve ihsân.
Receb ayı için “Receb-i Mudır, müttasıl-ül-esne, şehr-ül-asem, şehrullah-il-ehab, şehr-ül-mutahhar, şehr-üs-sâbık ve şehr-ül-ferd...” gibi isimler de kullanılmıştır. Bu isimlerle anılmasının ayrı ayrı sebepleri vardır. Bir çoğu hadîs-i şerîflerle bildirilmiştir.
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem; “Uyanınız ve biliniz ki, Receb ayı haram aylardandır. Allahü teâlâ bu ayda Nûh aleyhisselâmı gemiye bindirdi. Nûh aleyhisselâm gemide oruç tuttu ve yanında olanların tutmasını emretti. Allahü teâlâ onları kurtardı, boğulmaktan korudu. Ve Allahü teâlâ yeryüzünü tûfan sebebiyle küfür ve taşkınlıklardan temizledi.” buyurdu. Bir hadîs-i şerîfte; “Receb, Allahü teâlânın ayıdır. Şâban, benim ayımdır. Ramazan, benim ümmetimin ayıdır” buyuruldu.
Recebin üstünlüğünü bildiren bir hadîs-i şerîfte; “Receb-i şerîf öyle büyük bir aydır ki, bir kimse bu ayda bir gün oruç tutsa, Allahü teâlâ ona bin yıl oruç tutmuş kadar sevap yazar. İki gün oruç tutsa, iki bin yıl oruç tutmuş kadar sevap yazar. Yedi gün oruç tutsa, Cehennem kapıları ona kapanır. Sekiz gün oruç tutsa, Cennetin sekiz kapısı ona açılır, hangisinden isterse Cennete girer. On beş gün oruç tutsa, günahları sevâba döner. Semâdan bir ses: “Allahü teâlâ senin geçmişte olan günahını affetti, bağışladı. Bundan sonraki ömrün için amelini (yâni, ibâdet ve işlerini) iyi yap!” der. Bunlardan çok tutarsa, Allahü teâlâ da onun sevap ve karşılığını arttırır.” buyruldu.
Diğer hadîs-i şerîflerde buyruldu ki: “Bir kimse Allahü teâlânın ayı olan Receb ayında, bir mümin kardeşini gam ve üzüntüden kurtarsa, Allahü teâlâ ona, Firdevs’te (Cennette) gözünün görebildiği kadar büyük bir köşk ihsân eder. Uyanınız, kendinize geliniz ve Receb ayına hürmet ve ikrâm ediniz ki, Allahü teâlâ da size bin türlü kerâmetle ikrâm ve ihsân etsin.” Cennet’te bir nehir vardır. Ona Receb denir. Sütten beyaz, baldan tatlıdır. Receb ayında bir gün oruç tutana Allahü teâlâ kıyâmet günü o nehirden su verir.
Cennette bir köşk vardır. Ona ancak Receb ayını oruç tutmakla geçirenler girer.
Bir kimse Receb ayında bir gün oruç tutsa, o kimse sanki bin yıl oruç tutmuş, bin köle azâd etmiş gibi sevâba kavuşur. Ve bir kimse Receb-i şerîfte az bir şey sadaka verse, bin altın sadaka vermiş gibi sevap alır. Bedenindeki her kılı için bin sevap yazılır. Derecesi bin kat yükselir. Bin günahı yok olur. Hergünkü orucu ve verdiği her sadakası için bin hac ve bin ömre sevabı yazılır. Cennette ona bin ev, bin köşk ve bin hücre yapılır. Her hücrede bin bölüm ve her bölümde çok güzel hûriler bulunur.
Bir kimse Recebin ilk günü oruç tutsa, Allahü teâlâ bu orucunu, yetmiş yıllık günâhına keffâret eder. On beş gün oruç tutsa, Allahü teâlâ kıyâmet gününde onun hesâbını kolay görür. Receb ayında otuz gün oruç tutana, Allahü teâlâ rızâ ve berâtı ve hücceti ihsân eder. Onu azâbtan korur.
Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt: 17
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"