Doksanbirinci Osmanlı şeyhülislâmıdır. İsmi, Mustafa olup, ulemâdan Mısır kadısı Hamîdî Mehmed Efendi’nin oğludur. “Hamîdî-zâde” diye meşhûrdur. Doğum yeri bilinmemektedir. 1144 (m. 1731) senesinde doğdu. 1208 (m. 1793) senesinde Manisa’da vefat etti. Kabri Manisa’dadır.
Çocukluğundan itibâren ilim tahsiline başladı. Babasından ve zamanının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. Gerek babasının teşvîki, gerekse üstün zekâsı sebebiyle yüksek ilimlerde ilerleyip, tahsilini tamamladı ve 1168 (m. 1754) senesinde üstün başarı göstererek, müderrislik diplomasını aldı. Bu arada tasavvufa karşı da ilgi duyup Nakşibendiyye yüksek yoluna girdi. Bu sebeple pâdişâhın ve saray erkânının sevgisini kazanarak, saray hocalığına getirildi. Saray hocalığı esnasında büyük bir şöhret kazandı. Sultan Birinci Abdülhamîd Hân’ın iltifâtını kazanıp ihsânlarına nail oldu. Kısa müddet içinde Anadolu pâyesiyle taltif edildi. Sultan Birinci Abdülhamîd Hân’ın meclisinde bulunurdu. Sultan Üçüncü Selîm Hân pâdişâh olunca, onun da teveccüh ve ihsânlarına kavuştu. Pâdişâh’ın ıslahat hareketlerinin uygulanmasında yardımcı olması sebebiyle, Rumeli payesi ihsân edildi. Nihâyet Şeyhülislâm Es’ad Efendi-zâde Mehmed Şerîf Efendi’nin vazîfeden ayrılmasıyla boşalan şeyhülislâmlık makamına 1204 (m. 1789) senesinde yükseltildi. Şeyhülislâmlığı esnasında, ilmiye teşkilâtında bazı ıslahatlar yapmak istediyse de muvaffak olamadı. 1 yıl 6 ay 10 gün müddetle bu makamda kaldıktan sonra, 1205 (m. 1791) senesinde vazîfeden alındı. İncir köyündeki evinde ikâmet etmeye memûr edildi. Daha sonra Manisa’ya gönderildi. Oradan Hicaz’a gidip, hac ibâdetini yerine getirdi. Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mübârek kabrini ziyâret ettikten sonra tekrar Manisa’ya döndü. Orada Allahü teâlâya ibâdet etmekle meşgul iken vefat etti.
Hamîdî-zâde Mustafa Efendi, ilmiyle âmil, derin âlim ve fazilet sahibi bir zât idi. İnsanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatma husûsunda çok gayretli ve güzel ahlâk sahibi idi. Kaynaklarda eseriyle ilgili bilgiye rastlanmamıştır.
Kaynaklar
1) Devhat-ül-meşâyıh; sh. 114
2) İlmiye sâlnâmesi; sh. 562
3) Kâmûs-ül-a’lâm; cild-3, sh. 1990
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"