Osmanlı sultanlarının yirmi beşincisi ve İslâm halîfelerinin doksanıncısı. Sultan İkinci Mustafa Hanın oğlu olup, 2 Ocak 1699’da Şehsüvar Sultandan doğdu. Şehzâdeliğinde mükemmel bir eğitim görerek büyüdü. Zamânını, din, edebiyât ve tıb kitaplarını okuyarak kendisini yetiştirmekle geçiren Üçüncü Osman, 13 Aralık 1754 târihinde ağabeyi Birinci Mahmûd Hanın vefâtı üzerine sultan oldu.
Sultan Üçüncü Osman, 2 Ocak 1755’te Eyüp Câmiinde kılıç kuşandı. O devre kadar, yeni pâdişâh tahta çıktığı zaman mukâtaa, timar ve zeâmet sâhiplerinin beratları yenilenerek bir cülûsiye vergisi alınırdı. Hazîne dolu olduğu için, Sultan Osman bu vergiyi affetti. Ayrıca emeklilere de cülûs bahşişi dağıttı. Sultan Üçüncü Osman’ın tahta çıktığı 1755 kışı çok şiddetli geçti. Haliç dondu ve deniz yol oldu.
Osman Hanın saltanatı huzur ve sükûnla başladı. Belgrad Muâhedeleriyle başlayan sulh dönemi devâm etti. Rus sınırındaki bâzı olaylar, Rusya ile bir ihtilâfa yol açacak gibi göründü ise de, iki tarafta da sulh bozulmadı. Hudutlarda bâzı ayaklanmalar oldu. Mısır’da Memlûkler başkaldırdılarsa da olaylar kısa sürede bastırıldı. Üçüncü Osman Han bu olaylarda ihmâli görülen Vezîriâzam Bahir Mustafa Paşayı azlederek yerine Birinci Mahmûd zamânında iki defâ sadrâzamlık yapmış olan Hekimoğlu Ali Paşayı getirdi (15 Şubat 1755). Fakat Hekimoğlu, kısa bir süre sonra sadâretten alınarak, yerine başdefterdâr Nâilî Abdullah Paşa getirildi. Nâilî Abdullah Paşa da üç ay gibi kısa bir süre sonar azledilerek yerine Silâhtar Bıyıklı Ali Paşa tâyin edildi. Bu sırada İstanbul târihinin en büyük yangını oldu. 28 Eylül 1755’te Hocapaşa semtinde çıkan yangın, dört kola ayrılarak büyük bir âfet hâline geldi. Yaklaşık otuz altı saat süren yangın sonunda Paşakapısı da yandığından, sadâret dâiresi bir müddet Kadırga Limanındaki Esmâ Sultan Sarayına nakledildi.
Sadrâzam Silâhtar Ali Paşanın rüşvet aldığını anlayan Sultan Üçüncü Osman, Ali Paşayı 25 Ekim 1755’te görevden azlederek cezâlandırdı ve yerine Yirmisekiz Çelebizâde Saîd Mehmed Efendiyi getirdi. 6 Temmuz 1756’da, Sultan Üçüncü Osman devrinin ikinci büyük yangını oldu. Bu yangın İstanbul’un dörtte üçünü kül hâline getirdi. Cibâli taraflarında başlayan yangın, on üç kola ayrıldı. Unkapanı, Süleymâniye tarafları, Vefâ’dan îtibâren Şehzâdebaşı, eski yeniçeri odaları, Langa tarafları, Zeyrek, Saraçhâne, Etmeydanı, Aksaray, Dâvutpaşa İskelesi, Fâtih, Sultanselim, Ali Paşa Çarşısı, Ayakapısı semtleri harâbe hâline geldi. Yangının ardından, İstanbul’un yeniden inşâsı için büyük bir îmâr faaliyeti başladı.
Sultan Üçüncü Osman Han pâdişâhlığının üçüncü senesinde, 29 Ekim 1757’de vefât etti. Yeni Câmi yanındaki kardeşi Birinci Mahmûd Hanın türbesine defnedildi.
Sultan Üçüncü Osman, fakirlere, düşkünlere çok acıyıp, onlara karşı dâimâ cömert ve şefkatli davranırdı. Tebdil-i kıyâfetle İstanbul’da dolaşıp, halkın dertleriyle bizzat alâkadar olurdu. Haksızlıkların önüne geçip, tâmiri mümkün olanları tâmir ederdi. Müslim ve gayri müslimlerin kıyâfet ve nizâmını ve davranışlarını dikkatle tâkip etti. Yalan ve rüşvetle amansız bir şekilde mücâdele etti. Kim olursa olsun rüşvetçiyle yalancıyı aslâ affetmedi. Kadınların dikkat çekici kıyâfetlerle sokağa çıkmalarını yasakladı.
Îmâr faaliyetlerine önem vererek Üsküdar’da İhsâniyye Câmii ve İhsâniyye Mescidini yaptırdı. Ağabeyi Birinci Mahmûd Hanın başlattığı câmi inşâsını bitirerek Nûru Osmâniye adı ile ibâdete açtı. Câminin yanına medrese, kütüphâne, imâret, sebil ve çeşme de yaptırıp tâmirâtı ve masraflarının karşılanması için vakıflar tesis ettirdi. Midilli Adası Siğrî Limanında, Malta korsanlarına karşı bir kale inşâ edilerek tahkim edildi. Bâbıâlînin inşâsı tamamlandı. Ahırkapı Feneri de Sultan Üçüncü Osman devrinde yapıldı.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"