Osmanlı sultanlarının yirmi birincisi ve İslam halifelerinin seksen altıncısı. Sultan İbrahim Hanın üçüncü oğlu olup, 25 Şubat 1643’te Hadice Muazzez Valide Sultan’dan doğdu. Şehzadeliğini sarayda geçiren Ahmed Han, iyi bir tahsil gördü. 22 Haziran 1691’de ağabeyi İkinci Süleyman Hanın ölümü üzerine Osmanlı tahtına geçti.
Kırk sekiz yaşında tahta geçen Sultan İkinci Ahmed Han, daha birkaç gün önce ordunun başında Avusturya üzerine sefere çıkan sadrazam ve serdar-ı ekrem Fazıl Mustafa Paşaya, sadaretinin devamına dair bir ferman gönderdi. Belgrad önlerine ulaşan Fazıl Mustafa Paşa, Peter Varadin önlerinde bulunan Avusturya ordusu üzerine yürüdü. Orduya henüz Kırım kuvvetleri katılmamıştı. Bu durumu fırsat bilen Avusturya ordusunun kumandanı 25 Ağustos 1691 günü derhal taarruza geçti. Slankamen muharebesi adı verilen savaşın ilk anlarında Osmanlı askeri galip durumdaydı. Ancak sadrazam Mustafa Paşanın şehid düşmesi üzerine durum birden Osmanlı ordusu aleyhine döndü ve hezimetle neticelendi.
Slankamen mağlubiyetinden sonra ilerleyen Avusturya kuvvetleri Kasım ayında Varat Kalesini kuşattılar. Sultan, yeni sadrazam Arabacı Ali Paşayı sadaretten alarak, Diyarbakır valisi Hacı Ali Paşayı tayin ve Avusturya üzerine sefere memur etti. Bu sırada Avrupa devletleri Osmanlı-Avusturya Savaşının durdurulması için girişimde bulundular ise de, netice alamadılar. Diğer taraftan zamanında yardım ulaşmayan Varat Kalesi, Avusturyalılara teslim olmak mecburiyetinde kaldı.
1692 Haziranının sonlarına doğru sadrazam Hacı Ali Paşa Edirne’den hareketle Belgrad’a vardı. Kaleyi tahkim ve tamirden sonra, Avusturyalıların kışlağa çekilmeleri üzerine Edirne’ye döndü. Sadrazam, Avusturya ile uğraşırken, Venedik donanması da Girid’e asker çıkardı. Kaptan-ı derya vezir Damad Yusuf Paşanın donanma ile Hanya önlerine gelmesi üzerine Venedikliler muhasarayı kaldırarak geri çekildiler.
1693 yılı Mart ayı sonlarında Bozoklu Mustafa Paşa sadarete getirildi. Yeni sadrazam Temmuz ayında Avusturya seferine çıktı. Hedef, Erdel’i geri almaktı. Avusturya ordusunun Belgrad’ı kuşatması üzerine sadrazam Belgrad’a yöneldi. Kırım Hanı Selim Giray’ın Avusturyalılar’ın yardımına gelen bir orduyu mağlub etmesi üzerine, kuşatma kaldırıldı. Serdar-ı ekrem, çekilen düşmanı takible çok zayiat verdirdi ve 17 Eylülde Belgrad’a girdi. Kışın yaklaşması üzerine Osmanlı ordusu Edirne’ye döndü.
Stratejik önemi pek büyük olan Narenta Kalesi 28 Haziran 1694’te Venedikliler tarafından işgal edildi. Geri almak için yapılan teşebbüsler netice vermedi. Bu hadiseden bir süre sonra sefere çıkan Osmanlı ordusu Varadin Kalesini kuşattı. Ancak bu sırada, Malta, Floransa ve Papalık filolarından müteşekkil bir Venedik donanması Sakız’ı zaptetti. Buna çok üzülen Sultan İkinci Ahmed Han, sadrazama bir hatt-ı hümayun göndererek geri dönmesini ve Sakız adasının geri alınmasını emretti. Kaptan-ı deryalığa amcazade Mezemorta Hüseyin Paşa tayin edildi.
Öte yandan Osmanlı Devleti dış gailelerle uğraşırken içte de bazı hadiseler vuku bulmaktaydı. Irak ve Hicaz’da çıkan isyanlar ile Suriye’de Sürhan ve Maanoğullarının aleyhte faaliyetlerini Sultan Ahmed Han anında aldığı tedbirlerle önledi.
Bu sırada Sakız Adasının geri alınması için yola çıkan Hüseyin Paşa, ada açıklarında Venediklilerle çarpışırken Sakız’ın elden çıkmasının acısı ile üzüntüden hastalığı ağırlaşan Sultan Ahmed Han, 6 Şubat 1695 tarihinde fetih haberini alamadan, elli iki yaşında Edirne’de vefat etti. Naşı, İstanbul’a nakledilerek Kanuni Sultan Süleyman Hanın türbesine defnedildi.
Çok merhametli ve vatanperver olan Sultan İkinci Ahmed Han, hasta olduğu zamanlarda bile, devlet işlerinden asla el çekmezdi. Haftada iki gün yapılan divan toplantılarının dörde çıkarılmasını emretti. Toplantıları bizzat takib eder, yaptığı herhangi bir hatayı düzeltmekten çekinmezdi. Adil bir sultan olarak yaşayan Ahmed Han, milletini memnun etmek için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştır. San’atkarları korur, taltiflerde bulunarak daha iyiye ve güzele doğru yönlendirirdi. İyi bir hattat olan Sultan Ahmed Hanın yazdığı Kur’an-ı kerimler ve çoğalttığı kitaplar vardır. Diğer Osmanlı sultanları gibi aynı zamanda iyi bir şairdi.
Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 1, s. 271-272
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"