Osmanlı pâdişâhlarının otuz birincisi ve islâm halîfelerinin doksan altıncısıdır. Sultân ikinci Mahmûdun oğludur. Sekiz oğlundan dördü pâdişâh oldu. 1237 [m. 1823] de tevellüd etdi. 1255 de pâdişâh oldu. 24 Hazîran 1277 [m. 1861] de vefat etdi. Sultân Selîm câmi'i bağçesindedir. Abdülmecîd hânın büyük bir hatâsı, memlekete ve bütün islâmiyyete çok ağır zararı dokunan afv edilmez bir kabahati olmuşdur. Öyle bir hatâ ki, Osmanlı târihinde korkunç bir dönüm noktası yapmış, bu koca islâm devletinde bir (yok olma devri) nin başlamasına sebeb olmuşdur. Masonların, islâm düşmanlarının örtbas etmek istedikleri, gençlerden saklamağa çalışdıkları bu hâta, sâf, temiz kalbli hakanın, azılı ve sinsî islâm düşmanı olan İngilizlerin tatlı dillerine aldanarak, İskoç masonlarının yetişdirdikleri islâm düşmanlarını işbaşına getirmesi, bunların devleti içerden yıkmak siyâsetlerini hemen anlıyamamasıdır. İngilizlerin Osmanlı devletine karşı korkunç saldırılan ve başarıları sultân Abdülmecîd hânı aldatmakla başladı. İslâmiyyeti yıkmak için İngilterede kurulmuş olan (İskoç mason teşkilâtı) nın kurnaz üyesi Lord Rading İstanbola ingiliz sefiri olarak gönderildi. 1250 [1834] senesinde Pârisde ve sonra Londrada Osmanlı sefiri bulunan Mustafa Reşîd paşa, aldatılmış, mason yapılmışdı. Otuzsekiz yaşındaki bu masonun sadrı a'zam yapılması için, Lord Rading, sultâna çok dil dökdü. (Bu aydın, kültürlü ve başarılı veziri sadr-ı a'zam yaparsanız İngiltere imperatörlüğü ile Devlet-i aliyye arasındaki bütün anlaşmazlıklar kalkar. Devlet-i aliyye ekonomik, sosyal ve askeri sahalarda ilerler) diyerek halîfeyi aldatdı. İslâm bilgilerinden, millî meziyyetlerden mahrum bırakılmış olan zevallı paşa, iş başına gelir gelmez, Rading ile el ele verip, büyük vilâyetlerde mason locaları açdılar. Casusluk ve hiyânet ocakları çalışmağa başladı. Gençler, din câhili, islâm düşmanı olarak yetiştirildi. Londradan alınan plânlarla, bir yandan idâri, zirâ'î, askerî değişiklikler yapdılar. Bunlara ilericilik diyerek, gözleri boyadılar. Öte yandan da, islâm ahlâkını, ecdâd sevgisini, millî birliği parçalamağa başladılar. Yetiştirdikleri masonları işbaşına getirdiler. Bu senelerde Avrupada, fizik, kimya üzerinde dev adımlar atılıyor. Yeni buluşlar, ilerlemeler oluyor. Büyük fabrikalar, teknik üniversiteler kuruluyordu. Osmanlılarda bunların hiçbiri yapılmadı. Hattâ, Mustafa Reşîd paşa, Fâtih devrinden beri medreselerde okutulmakda olan fen, matematik derslerini, büsbütün kaldırdı. Din adamlarına fen bilgisi lâzım değildir diyerek, kültürlü, bilgili âlimlerin yetişmelerine mâni' oldu. Sultan Abdülmecîd hân zemanında dünyâda iki büyük islâm devleti vardı. Biri Osmanlı devleti, ikincisi Hindistândaki Güryâniyye hükümdarlığı idi. Her iki devletin sultânları, islâm halîfesi idi. İslâm dîninin bekçisi idiler. İslâmın en büyük düşmanı olan İngilizler, bu iki bekçiyi yok etmek için, çok kurnaz plânlar hâzırlamışdı. Önce, Gürgâniyye devletini parçalamağa karâr verdiler. Böylece, Asyadaki müslimânları başsız bırakacak, hem de Hindistânın hazînelerine, ticâretine hâkim olacaklardı. Fekat, Osmanlıların buna mâni olmasından korkuyorlardı. Bunun için, Osmanlıları ruslarla savaşdırmağa çalışdılar. Avusturya ve Prusya, Osmânlı-Rus savaşının önlenmesini istediler. Rusya da bunu kabul etdi. Fekat İngilizler, avlamış oldukları mason Reşîd paşayı harb etmeğe teşvik etdiler. Yardım edeceklerine, zafer kazanacağına, böylece Osmanlıların bir numaralı adamı olacağına inandırdılar. Reşîd paşa, Osmanlı devletinin başına geçeceğinin çılgınlığı içinde, İngilizlere tam bir köle, bir maşa oldu. 26 Eylül 1269 [m. 1853] de, Bâb-ı âlide yüzaltmışüç (163) kişi topladı. Rusyaya harb açılmasına karâr verdi. Sultân Abdülmecîd hânı da, tuzağa düşürüp tasdîk etdirdi. Rusyaya harb i'lân edildi. Osmanlı devletinin başını derde sokan İngilizler, hemen Hindistândaki fâci'a ve felâketlere başladılar. 1274 [m. 1848] de, Delhîde büyük ihtilâl çıkardılar. İkinci Behâdir şâhı, oğulları ile birlikde Kalküteye götürüp habs etdiler. Gürgâniyye devleti yıkıldı. Hindistanın ilerde, İngiliz imperatörlüğüne katılması için birinci adım atılmış cldu. İngilizler, Rus çarı birinci Nikolanın Kudüsde katoliklere karşı Ortodoksları ayaklandırdığını ileri sürerek, Rusların Akdenize inmesini hiç istemıyen Fransa imperatörü üçüncü Bonapartı da Türk - Rus Kırım harbine sürüklediler. Kendi çıkarları için yapdıkları bu işbirliği, Türk milletine mason Reşid paşanın diplomatik zaferleri olarak tanıtıldı. Düşmanların, bu yaldızlı reklâmlar ve sahte dostluklarla örtmeğe çalışdıkları imha hareketlerini herkesden önce anlıyan sultân, çok zeman serâ-yında hüngür hüngür ağlardı. Memleketi, milleti kemiren iç ve dış düşmanlara karşı koymak için tedbîrler arar ve Allahü teâlâya yalvarırdı. Bu sebeble Reşîd paşayı, birkaç kerre sadr-ı a'zamlıkdan uzaklaşdırdı ise de, kendisine (Koca), (Büyük) gibi isimler takan kurnaz mason, rakiblerini devirip, tekrar iş başına gelmesini becerirdi. Ne yazık ki, sultân kederinden tüberküloza yakalanıp genç yaşında öldü. Sonraki senelerde devlet koltuklarını kapışan, üniversite öğretim üyeliklerine, mahkeme başkanlıklarına getirilen masonlar, hep Mustafâ Reşîd paşanın yetişdirmeleridir. Böylece, (Kaht-ı rical) devri açılmasına ve Osmanlılara (Hasta adam) denilmesine sebeb olmuşdur.
Abdülmecîd hân çok başarılı işler yapdı. [1256] da ilk olarak kâğıt para çıkarıldı. [1260] da (Mecidiyye) köprüsü yapıldı. Mecidiyye köprüsüne şimdi Galata köprüsü deniliyor. [1265] de, Beşiktaşla Ortaköy arasında (Küçük Mecidiyye) câmi'ini ve Ortaköy iskelesi yanında (Büyük Mecidiyye) câmi'ini yapdırdı. [1276] da Maçka ile Nişantaş arasındaki (Teşvikiyye câmi'i) ni yapdırdı. [1268] de (Şlrket-i Hayriyye) denilen buğaziçi vapurları işletilmeğe başlandı. [1277] de Aydın demir yolu yapıldı. [1270] de deniz altı telgraf hattı döşetdi. [1272] de erâzî kanunu çıkardı. [1274] de belediye teşkilâtı kurdu. [1276] da ticâret kanunu yapdı. Abdülmecîd hânın validesi (Bezm-i Âlem) sultân, 1261 [m. 1845] de Yenibağçede Gurabâ hastahanesi ve Dolmabağçe serayı önünde deniz kenarında (Valide câmi'i) ve Bakırcılarda Bâyezîd kulesi önünde büyük sultânı lisesi ve dahâ birçok mescid, çeşme yapmışdır. Dolmabağçe denilen yer, [1023] de, birinci Ahmed hânın emri ile dolduruldu. Bir tepeyi denize doldurdular. Dolmabağçe iskelesini birinci Abdülhamîd hân yapdı. Dolmabağçe serayını birinci ve ikinci Mahmûd hânlar ahşâb olarak yapmışlardı. 1269 [m. 1853] senesinde Abdülmecîd hân, bunların yerine, şimdiki muhteşem serayı yapdırdı. Beşmilyon altın liraya mâl oldu. Bu kadar çok para, milletin cebine girmiş oldu. Binlerce ailenin yüzü güldü. Ayrıca, memlekete, çok kıymetli ve târihi bir san'at eseri kazandırmış oldu. [m. 1971] senesinde Taksimde yanmış olan tiyatro binası yüzmilyon liraya yapdırılmışdır.] Sulh ve terakkî sağladı. Hicazda ve Anadoluda çok eserler yapdı.
İslâm düşmanları, hele masonlar, Osmanlı halîfelerine çirkin iftiralar yapdıkları gibi, bu mübarek zâta da, leke sürmeğe çalışıyorlar. Memleketin her tarafında ve hele Mekkede, Medînede yaptırdığı, görülmemiş güzel san'at eserlerine, israf yapdı diyorlar. Allahü teâlânın mubah etdiği, izn verdiği câriye kullanmasını, ya'nî meşru hakkını suç olarak gösteriyorlar. İçki içerdi diyorlar. Sultân ikinci Selîm hâna ve Yıldırım sultân Bâyezîde de böyle iftira etdiler. Hiçbir vesikaya dayanmıyan bu sözlere, sâf Müslimânlar da inanıyor. Târih kitâblarına bile yazıyorlar. Hâlbuki Osmanlı pâdişâhlarının hepsi, her işlerinde şerî'ate uyar, yüksek âlimlerin fetvaları ile hareket ederlerdi. Hepsi sâlih, dindar, mübarek insanlardı. Herbiri islâmiyyete çok hizmet etdi. İkinci Selîm hânın Edirnede yapdırdığı büyük Selîmiyye câmi'i, düşmanlarına açık cevâb vermekde, iftiralarını yalanlamakdadır. Din düşmanları, iyileri kötülemekde, kötüleri, dinsizleri övmekdedir.
Abdülmecîd hân, türbesinin yüksekliğinin, Yavuz Sultân Selîm türbesinden aşağı olmasını vasıyyet etmiş ve öyle yapılmışdır. Türbesinde oğulları Burhâneddîn efendi [1265-1293] ve Muhammed Abdüssamed efendi [1269-1271] ve Osman Safiyüddîn efendi de [1271] vardır. Ortadaki üçüncü türbede sultân Süleyman hânın validesi Hafsa sultân ile sultân Süleyman şâhzâdelerinden Murâd, Mahmûd ve Abdullah efendiler ve bir hanım efendi vardır.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"