“Üç yüz on üç harbi” diye bilinen 1897 Osmanlı-Yunan harbinde başkumandanlık yapan Osmanlı müşîri, paşası.
1844’de İstanbul’da doğdu.
1909 yılında Mısır'da vefât etti.
Gümrük me’murlarından Mustafa Ferhad Efendi’nin oğludur. 1863’de harbiyeyi, Mülâzım-ı sânî (teğmen) rütbesiyle bitirdi. Rumeli’deki çeşitli birliklerde vazife yaptı. Doksanüç harbi diye meşhur olan 1877-78 Osmanlı-Rus harbine kaymakam (yarbay) rütbesiyle katıldı. Bu harbde pek çok kahramanlıkları görüldü. Rus kuvvetlerinin kuşatmasını yararak Plevne’ye yardım ulaştırmayı başardı. Bu sırada yaralandı. Miralaylığa (albay) terfî ettirildi. Bu savaş esnasında Orhâniye kumandanı iken mîrlivâ yâni tümgeneral oldu. Grivicea mevkii kumandanlığı vazifesini üzerine aldı. Bir müddet sonra da ferikliğe yükseltildi. Bu târihten sonra muhtelif askeri hizmetlerde bulundu. Kosova vâliliğine getirildi. 1895’de müşir (mareşal) oldu. 1896’da önce Alasonya, daha sonra bütün Yunan hududu kumandanı oldu. 1897’de yapılan Yunan harbinde Osmanlı ordusunu başkumandan olarak idare etti ve parlak zaferler kazandı.
Türk ve müslüman düşmanlığını millî ideâl hâline getiren Rusların teşvik ve desteğiyle Osmanlı Devleti’ne karşı harekete geçen Rum ve Yunanlılar, zaman zaman sınır tecâvüzünde bulunuyorlardı. Osmanlı birlikleri bu tecâvüzlere şiddetle karşılık veriyordu. Hâdiselerin giderek yaygınlaşması üzerine, 18 Nisan 1897’de Yunanistan’a harb îlân edildi. Edhem Paşa’nın kumandasında bulunan Teselya tarafındaki yedi fırka ile Laros ve Preveze taraflarındaki otuz beş taburluk iki fırkadan meydana gelen Osmanlı ordusu, düşman taarruzlarına karşılık verdi. İlk zamanlar Yunanlılar hudut ihlâlleri ile hududu geçmişlerse de kısa sürede durduruldular. Hücuma geçen Osmanlı birlikleri Yunanlıları yenilgiye uğrattılar. Duruma hâkim olan Edhem Paşa idaresindeki Osmanlı ordusu, çeşitli kollardan ilerleyerek bir çok yerleri ele geçirdi. Savaşın insiyatifi tamamen Osmanlı ordusuna geçti. Meydan muhârebesinden çok çete savaşına alışkın olan Yunan kuvvetleri perişan vaziyette geri çekildiler. 23 Nisan’da Ethem Paşa idaresindeki Osmanlı ordusu tekrar hücuma geçti ve çeşitli cephelerde ilerledi. Tam bir bozgun hâlinde geri çekilen Yunanlılar, Çatalca’ya (Pharsala) kadar çekildiler. Böylece Yenişehir (Larissa) ve Tırnova Türklerin eline geçti. Bu arada meydana gelen Milonia meydan savaşı Osmanlı ordusunun zaferiyle bitti. Edhem Paşa, düşman kuvvetlerinin Tırhala’da toplandığını haber alarak, 26 Nisan günü birinci fırkayı hemen o tarafa doğru yola çıkardı. Fakat Osmanlı kuvvetleri Tırhala’ya vardıklarında şehri boşaltılmış hâlde buldular. Yunan ordusunun perişan bir hâlde müthiş bir yeis ve korku içinde geri çekilmesi sivil halkta hayâl kırıklığı uyandırdı. 28 Nisan’da halk, Atina ve Pire’de gösterilerde bulundu. Yunanistan’da hükümet değişikliği oldu ve Osmanlı ordusuna karşı tekrar harb îlân edildi. 5 Mayıs günü Osmanlı ordusu tekrar taarruza geçti. Topçu kuvvetleri desteğindeki Osmanlı ordusu, düşmanın kesintisiz top ateşine rağmen Çatalca’da kurulan düşman savunma hattı istikâmetinde ilerledi. Bir gün bir gece devam eden meydan muhârebesinde pek şiddetli çarpışmalar oldu. Yunan prensi Konstantin, yirmi beş bin kişilik ordusuyla ağır bir yenilgiye uğradı. Bozgun hâlinde Dömeke’ye çekildi ve Çatalca Türklerin eline geçti. Yunanlılar, bütün kuvvetlerini son bir savunma noktası olarak seçtikleri Dömeke’ye topladılar. Yunanistan’ın bu yenilgisi karşısında büyük devletler Osmanlı hükümetine başvurarak barış yapılmasını istediler. Sultan İkinci Abdülhamîd Han barış teklifine, yaklaşan Kurban bayramından sonra cevap vereceğini bildirdi. Bu sırada strateji gereği geri çekilen Osmanlı ordusu, Epir cephesinde Yunanlıların tekrar hücum etmeleri üzerine karşılık verdi. Osmanlı ordusu iki meydan savaşında Yunanlıları üst üste yenerek perîşân etti. 13 Mayıs günü bir Yunan tümeninin Garibova’daki Osmanlı birliklerine baskın şeklinde bir taarruzda bulunmasıyla savaş yeniden başladı. Sultan İkinci Abdülhamîd Han mütârekeden vazgeçip Edhem Paşa’ya Dömeke’ye hücum emrini verdi. Edhem Paşa emrindeki birinci, ikinci, üçüncü, altıncı fırkalar, ihtiyat fırkası, süvari ve topçu kuvvetleriyle ilerledi.
Gayet güzel ve kusursuz bir harb plânına göre emrindeki birlikleri 16 Mayıs günü harekete geçiren Edhem Paşa, müstahkem yerlere yerleşmiş olan düşman askerlerini mevzilerinden söküp attı. Müthiş bir yenilgiye uğrayan Yunan kuvvetleri savaşı bırakarak dağınık bir şekilde kaçmaya başladı. Edhem Paşa, Prens Konstantin’i tâkib etti. Yunanlılar top, tüfek, cephane, her türlü ağırlık ve erzağı bırakarak kaçtılar. Bu durum karşısında halk dehşet içinde kalmış, hükümet ise ne yapacağını şaşırmıştı. Rusya’ya başvuran Yunanlılar, barış için arabuluculuk etmesini istediler. Rus çarı ikinci Nikola, sultan İkinci Abdülhamîd Han’a telgrafta başvurarak barış yapılmasını istedi. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, 20 Mayıs’ta Edhem Paşa’ya mütâreke (ateşkes) için emir gönderdi. Böylece büyük kahramanlık destanları yazılan son Osmanlı-Yunan harbi zaferle bitti. Böylece Avrupalı askeri otoritelerin, Türk ordusunun altı ayda geçemez dediği Termopil geçidini Osmanlı ordusu yirmi dört saatte geçmiş ve Yunan ordusunu imha etmiştir.
Harbten sonra gâzilik ünvânı verilerek Askeri Teftiş Komisyonu Başkanlığına getirilen Edhem Paşa, 1903’de Arnavutluk’ta çıkan karışıklıkları bastırdı. 1908’de İkinci Meşrûtiyet’in ilânından sonra Âyân Meclisi üyeliğine getirildi. 31 Mart Vak’ası sırasında Tevfik Paşa kabinesinde harbiye nâzırı olarak vazife aldı. Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girip duruma hâkim olmasından sonra sağlığı bozulduğu için siyâsî hayattan çekilerek Kâhire’ye gitti. Mısır’da bulunduğu sırada 1909 yılında vefât etti. Cenazesi İstanbul’a getirilerek Eyüb Sultan’da defnedildi.
Kaynaklar
1) 1897 Osmanlı Yunan Harbi; sh. 77
2) Îzahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi; cild-4, sh. 338
3) Târih Mecmuası; cild-5, sh.3531
4) Osmanlı Târihi (E. Ziya Karal) cild-8, sh. 116
5) Osmanlı Devleti’nin Kazandığı Son Harp Türk-Yunan Savaşı 1897 (1313) (Midhat Sertoğlu Türk Dünyâsı Târih Dergisi); sayı-10 sh. 29
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"