Ahmed Muhtar Paşa (ö. 1919)

Doksanüç harbinin doğu cephesi kumandanı ve Osmanlı sadrâzamı.

1839 (H. 1255) târihinde Bursa’da doğdu.

1919’da İstanbul’da vefât etti.

Katırcıoğlu ailesinden Halil Efendi’nin oğludur. Büyük bir asker, kıymetli bir komutan idi. Müşir (mareşal) ve Gâzi ünvânlarına sâhib oldu. Ömrünün son yıllarında kısa bir süre sadrâzamlık yaptı. Fakat askerlikte gösterdiği başarıyı siyâset sahasında gösteremedi. İttihâd ve Terakkî ile müşterek hareket ederek, sultan Abdülhamîd Han’ın tahttan indirilmesinde ve Balkan harbine girilmesinde faal rol oynadı. Onun bu başarısızlıkları, kazandığı şöhreti ve şahsiyetini lekeleyen hareketlerin başında gelmektedir. 

Ahmed Muhtar, 1851’de oniki yaşında Bursa Askerî Lisesi’ne kayıt oldu. Başarı ile liseyi bitirip, 1856’da İstanbul’da Harbiye’ye girdi. Dört senelik bir tahsilden sonra, 19 Mart 1860’da mektebi bitirerek mülâzım oldu. Bir sene de Erkân-ı Harbiye’de okudu. Sınıfını birinci olarak bitirip, kurmay yüzbaşı olarak, askerlik hayâtına atıldı. İlk tâyini Karadağ’a çıktı. 1861 yılında Osmanlı topraklarından Hersek ve Karadağ bölgesinde isyân çıkmış, ayaklanmayı bastırmak üzere serdâr-ı ekrem müşir Ömer Lütfi Paşa vazîfelendirilmişti. Ahmed Muhtar, Ömer Lütfi Paşa’nın emrinde hizmete başladı. Askerliğinin bu ilk günlerinde, birliği ile yaptığı muhârebelerde üstün bir kabiliyet ve cesarete sâhib olduğunu gösterdi. Gösterdiği başarıdan dolayı, Mecîdi nişanı ile mükâfatlandırıldı. Onun bu ilk harekâtdaki başarısı, kişiliğini ortaya koymuş, metanet, sabır ve sebat gibi kıymetli hasletleri üzerinde topladığına şâhid olunmuştu. Ostrok’da yaralanmış, kıdemli yüzbaşılığa terfî ettirilmişti. 1862’de de Kara Harb Okulu’nda öğretmenlik yapmış, balistik ve teknik konularda ders vermiştir.

İki sene bu vazifeyi başarıyla yürüten Ahmed Muhtâr’a binbaşılık rütbesi verildi ve Kozan dağı isyânını bastırmakla vazifeli tümenin Erkân-ı harbiyesine (kurmay başkanlığına) tâyin edildi. Dönüşte kaymakamlığa (yarbaylığa) terfî ettikten sonra, şehzâde Yûsuf İzzeddîn’in öğretmenliğine me’mûr edildi. Çalışkanlığı, bilgisi ve kibar hareketleri, saraydaki yerini sağlamlaştırdı. Hattâ Pâdişâh’ın takdîrini kazandığından, Avrupa’ya gittiğinde yânına aldı.

1868 târihinde Karadağ hudutlarında yapılacak değişiklik komisyonunda komiserlik vazifesini yürüttü, bir sene sonra da miralay (albay) oldu. 1870’de de komiserlik uhdesinde kalmak üzere, askerî şûra üyeliğine getirildi. Bu yılın sonunda mîrliva yâni paşalığa terfî etti. O sırada Yemen’de başlayan ayaklanmayı bastırmak üzere görevlendirildi. 6 Aralık 1870’de Derseâdet’ten ayrılan Ahmed Muhtar Paşa, Yemen’e hareket etti. İsyancıların başı olan Muhammed bin E’iz’i, Rayda kalesinde sıkıştırarak teslim aldı ve diğer isyâncılarla birlikte cezaları verilmek üzere İstanbul’a gönderdi. Çok muhkem olan bu kaleyi hiç denecek kadar bir zayiatla teslim alması, onun askerî kabiliyetine bir delîl teşkil etti. Bu hareketi ile Pâdişâh’ın takdirine mazhar olup, kendisine ferik rütbesi verildi. Bundan dört ay sonra Yemen’de yedinci ordunun kurulmasına karar verildi ve 10 Eylül 1871’de rütbesi müşirliğe terfî ettirilerek, Yemenin vâli ve komutanlığına tâyin edildi.

1861’de Erkân-ı harbiyeyi bitirmiş olan Ahmed Muhtar Paşa, on sene gibi pek kısa bir zamanda, harplerde gösterdiği kahramanlığının neticesi, otuz iki yaşında askerlik mesleğinin zirvesine yükselmişi müşirlik rütbesine kavuşmuştu.

Yemen vâlisi Ahmed Muhtar Paşa, ilk olarak San’a şehrinin alınmasına karar verdi. Ordusu ile Haraz dağı üzerinden geçerek San’a’ya gitmeyi plânladı. Çünkü bu dağda o bölgeye hâkim isyâncılara yardım eden İsmâiliyye sapık fırkasına mensup Hasan bin İsmâil adında biri vardı. Emrinde güçlü, gözü pek askerler bulunuyordu. Ahmed Muhtar Paşa, kısa zamanda, bu sapık fırkanın reîsini teslim aldı. Oradan San’a üzerine yürüdü. San’alıların; mezheblerine, inanışlarına karışmaması şartıyla şehri teslim etme tekliflerini kabul edip, San’a’ya Osmanlı bayrağını çekti. Kısa zamanda bölgede emniyet ve düzeni sağladı. Bu haber, Abdülazîz Han’a ulaştığında, onu birinci rütbeden Murassa Osmanî ve Mecîdi nişanlarıyla taltif eyledi.

Yemen’de askerî ve idâri ıslâhatlar yapan, bütün isyânları bastırıp, Osmanlı nüfuzunu te’min eden ve üç sene vâlilik görevini başarıyla yürüten Ahmed Muhtar Paşa, 1873’de İstanbul’a davet edilerek, nâfia nâzırlığına (bayındırlık bakanlığına) tâyin edildi. İki ay sonra Girid vâliliğine, ondan bir ay sonra ikinci ordu kumandanlığına, 16 Eylül 1873’de de dördüncü ordu kumandanlığı ve Erzurum vâliliğine tâyin edildi. Bu vazifede İki sene kaldıktan sonra, İstanbul’a çağrıldı. 13 Ocak 1876 târihinde Bosna ve Hersek bölgelerindeki kıpırdanışları yatıştırmak üzere Bosna-Hersek cephe kumandanlığına atandı. Aldığı tedbirlerle Hersek ayaklanmasını kısa zamanda bastırdı.

Bu sırada sultan Abdülazîz Han’ın şehîd edildiği haberi her tarafa yayıldı. Yerine beşinci Murâd pâdişâh oldu. Pâyitahtda bu olaylar olurken, 1 Temmuz 1876’da Sırbistan ve Karadağ, Osmanlı Devleti’ne harb îlân ettiler. Müşir Ahmed Muhtar Paşa, 23 Temmuz 1876’da Karadağ prensi Nikolay ile yaptığı çarpışmalarda galip geldi. Ancak 29 Ağustos 1876’da Trebin’e dönmek zorunda kaldı. Burada kuvvetlerini takviye eden Ahmed Muhtar Paşa, 1 Eylül 1876’da yola çıkıp, Grahora’yı alarak, Karadağ’a girdi. Böylece Hersek’teki ayaklanma sona erdi. 3 Ocak 1877’de Girid vâli ve kumandanlığına atandı ise de, bu görevi kısa sürdü.

Rusya, ötedenberi sıcak denizlere inmek gayesiyle yanıp tutuşuyordu. Bunun için de, boğazlara hâkim olarak Osmanlı Devleti’ni parçalamak, haritadan silmek istiyordu. Bu sebeple muhtemel bir Rus taarruzunu karşılaması için Ahmed Muhtar Paşa, 8 Şubat 1877’de Doğu Anadolu harekât alanı kumandanlığına tâyin edildi.

Vazîfeyi devr alan Ahmed Muhtar Paşa, Rusların Gümrü-Kars-Erzurum istikâmetinden taarruz edeceğini tahmin ediyordu. Bunun için, kuvvetlerini sağ, orta ve sol kanat olarak üç grupta topladı. Sol kanada 8.000, ortaya 27.000, sağa 12.500, diğer cephelere de 12.000 civarında asker yerleştirdi.

Ruslar, Ahmed Muhtar Paşa’nın tahmin ettiği gibi Gümrü-Kars ve Erzurum istikâmetini hedef olarak seçtiler. Toplam mevcutları 150.000 civarındaydı, ilk hedefleri Ardahan-Kars ve Doğu Bâyezîd idi. 24-25 Nisan 1877’de Arpaçay’dan Türk hudutlarını geçerek Tekeli köyüne ulaştılar. Müşir Ahmed Muhtar Paşa, Kars’tan bir piyade tugayı gönderdi. Kısa süren çatışmada kahraman Türk askeri Rusları geri püskürttü. Ahmed Muhtar Paşa, Kars’ta yirmi dokuz taburluk iki tümen ile ağır topçu alayını Hüseyin Hami Paşa’ya bırakıp, kendisi az bir kuvvetle gece düşmanın önünü kesmek üzere yürüdü. Soğanlı dağı gerisinden askerine hiç istirahat vermeden öğleye kadar Paldum ve Hizar boğazlarına düşmandan önce yetişti. Düşmanın ileri hatlara geçmesini önledi.

1 Mayıs’tâ Ardahan’ı kuşatan Ruslar, on sekiz günlük muhârebeden sonra ele geçirebildiler. Bu savaşta, 6.000 düşman öldürüldü ve 500’e yakın mehmetçik şehîd oldu.

Der Gukasov kumandasındaki Rus birliklerinin Doğu Bâyezîd’e ilerlediklerini öğrenen Ahmed Muhtar Paşa, kuvvetlerini, askerî bakımdan mühim olan Zivin mevkiine topladı. Kars-Erzurum hattında savunma tertibatı aldı. Rusların eline geçen Oltu’yu geri aldı. 21 Haziran’da Der Gukasov ile yaptığı çarpışmada düşmanı geri çekilmeye mecbur etti. Fakat ordumuz, sayı olarak düşmanın üçte biri kadardı. Yiyecek sıkıntısı da baş göstermişti.

Osmanlı ordusu, güç şartlara rağmen düşmanla mücâdeleden yılmıyordu. 25 Ağustos’da yapılan Gedikler muhârebesi, Osmanlı ordusunun zaferi ile neticelendi. Bu muhârebede bin mehmetçik şehîd olurken; üç bin Rus öldürülmüştü.

Ahmed Muhtar Paşa’nın askerlik hayatındaki en büyük başarılarından biri olan bu zaferle, ordumuzun sağ kanadı ve Erzurum yolu emniyete alındı. Şayet burada mağlûb olunsaydı, arkadaki illerle irtibat kesilecek, bütün ağırlıklar düşmana terkedilerek geri çekilmek durumuna düşülecek, toparlanıncaya kadar da, Ruslar Anadolu’yu işgal etmiş olacaklardı. Bu durumu çok iyi bilen İkinci Abdülhamîd Han, Ahmed Muhtar Paşa’yı takdir etti, kendisine Gâzi’lik ünvânı ile bir sırmalı kılıç ve iki kıymetli at hediye etti. Yahnilerde yapılan muhârebelerde de Osmanlı ordusu başarılıydı. Gâzi Ahmed Muhtar Paşa, sınırlı imkânlarını çok iyi kullanarak, Rusları güç durumda bıraktı. Daha sonra bir kısım kuvvetlerle Erzurum istikâmetine düzenli ve programlı bir şekilde çekilmeye başladı. Bu çekilmesi çok isabetli olmuş, güçlü Rus orduları bir kaç koldan Kars’a ve Erzurum’a ilerlemeye başlamışlardı. Gâzi Ahmed Muhtar, Eleşkirt tümeniyle birleşip Deveboynu mevzilerine yerleşti. Bu geri çekilme harekâtı, Avrupa devletleri harb akademilerinde örnek bir çekilme olarak yıllarca okutulmuştur.

Kasım ayı başında Rus kuvvetleriyle Deveboynu’nda yapılan çarpışmada Türk birlikleri Erzurum kalesine çekilmek mecburiyetinde kaldı. 9 Kasım’da Azîziye tabyası düştü. Fakat genç-ihtiyâr, kadın-erkek halkın, önde Nine Hâtûn olmak üzere, kılıç, sopa, kazma, balta, satırlarla; hücuma geçmesiyle geri alındı.

Bu sırada Gâzi Ahmed Muhtar Paşa, İstanbul’a çağrıldı. 25 Aralık’ta Erzurum’dan ayrılıp, Derseâdet’e hareket etti. Yerine tâyin edilen müşir Kurt İsmâil Hakkı Paşa, 31 Ocak 1878’de Ruslarla bir protokol imza edip, Erzurum’u Ruslara teslim etti.

Ahmed Muhtar Paşa, 9 Ocak 1878’de İstanbul’a geldiğinde, batıdan hücuma geçen Rus ordusu, Edirne yakınlarına gelmişti. Pâdişâh, Rusları durdurmak üzere Gâzi Ahmed Muhtar Paşa’yı Çatalca istihkamları komutanlığına tâyin etti. Ahmed Muhtar Paşa, emrine verilen kuvvetlerle, Davutpaşa civarında tedbir aldı. 3 Mart’da Ruslarla andlaşma yapıldı. Ahmed Muhtar Paşa, Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye riyasetine tâyin edildi.

9 Eylül 1878’e kadar bu görevi yürüten Paşa, isyân eden ve karışıklık içinde bulunan Girid’e gönderildi. Ahmed Muhtar Paşa, Kandiye yakınlarında hıristiyan liderleriyle yaptığı toplantılarda 8-10 maddelik bir andlaşma ile durumu tatlıya bağladı. 1880 Ağustos’unda Teftiş yüksek kurulu başkanlığına getirildi. 1883 Eylül’ünde Almanya ve İtalya’ya elçi gönderildi. 7 Ekim 1892’de Mısır fevkalâde komiserliğine tâyin edildi. Bu vazîfeyi on yedi sene yürüttükten sonra emekli oldu. 1908’de meşrûtiyetin ilanıyla Âyân meclisi üyeliğine, bir müddet sonra aynı meclisin reis vekilliğine, 1911’de ise Âyân meclisi reisliğine getirildi. 22 Temmuz 1912’de sadrâzam oldu. Kurduğu kabînede üç eski sadrâzam nâzır olarak bulunduğu için, Büyük kabine olarak bilinir. Bu kabînede bulunan eski sadrâzamlar; Kâmil Paşa, Avlonyalı Ferid Paşa, Hüseyin Hilmi Paşa’dır. Aynı zamanda kabînede oğlu Mahmûd Muhtar Paşa’nın bulunmasından dolayı Baba-oğul kabînesi olarak da bilinir. Sadâreti sırasında Balkan savaşı başladı. Bu vazîfede başarılı olamadığı için, 29 Ekim 1912’de istifa edip Âyân meclisi üyeliğini sürdürdü. 20 Kasım 1917’de bu vazîfeyi de bırakıp evinde istirâhate çekildi. 22 Ocak 1919 senesinde Salı günü Fenerbahçe’deki evinde ebedî âleme göç etti. Seksen yaşında ölen müşir Gâzi Ahmed Muhtar Paşa, Fâtih Câmii avlusunda Fâtih Sultan Mehmed Han türbesinin güney doğusuna defnedildi.

Gâzi Ahmed Muhtar Paşa, aynı zamanda ilim ehli bir kimse idi. Matematik, takvim ve astronomi alanlarında başarılı çalışmaları vardır. Bu hususlarda kitaplar yazmış, hayâtını da kaleme almıştır.

Yazdığı eserler şunlardır:

Riyâz-ül-Muhtâr,

Mir’ât-ül-Mîkât vel-Edvâr ve bu eserin zeyli Mecmûa-yı Eşkâli. Bu eserlerinde namaz vakitleri, basîta denilen âletin kullanılması, şafak, fecir, tan hâdiseleri gibi konularda geniş bilgi verilmektedir.

İslâh-üt-Takvîm,

Takvîm-üs-Sînîn,

Takvîm-i Mâlî,

Sergüzeşt-i Hayâtım’ın cildi sânisi,

1294 Anadolu’da Rus Muhârebesi.

 

Kaynaklar

1) Rehber Ansiklopedisi; cild-1, sh. 108

2) Son Sadrâzamlar; cild-3, sh. 1805

3) Başımıza Gelenler (Mehmed Arif, İstanbul-1328)

4) Sergüzeşt-i Hayâtım’ın Cild-i Sânisi (A. Muhtâr Paşa, İstanbul-1328)

5) Yemen Hâtırası (Albay Rüşdü, İstanbul-1325); sh. 38

6) Bir Osmanlı Paşası ve Dönemi (Rıfat Uçarol, İstanbul-1976); sh. 44

7) Mir’ât-ı Hakikat; sh. 70

8) Müşir Gâzi Ahmed Muhtar Paşa (Haz. Genelkurmay Askerî Târih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Ankara-1984)

9) Cem’iyyet-i Tedrisiyye-i İslâmiyye Salnamesi (İstanbul-1332)

10) 1875-1878 Şark Muhârebâtı ( İ.Halil, İstanbul-1328)

11) Mir’ât-ı Mukteb-i Harbiye (Mehmed Es’ad, İstanbul-1310); sh. 295

12) Tezâkir (Ahmed Cevdet Paşa)

13) Mâruzât (Ahmed Cevdet Paşa)