Türk denizcisi ve ilim adamı.
1498 yılında doğdu. Sinoplu bir âileden gelmedir. Babası Hüseyin Reis Galata’daki Bahriye Dârü’s-Sına’asında kethüda idi. Kendisi de bu mesleğe girerek tersâne kâtipliği yaptı. Denizci olduğu kadar, müsbet ilimlere de ilgi duydu ve kendisini yetiştirdi.
Tersânede reis olarak çalıştı. 1522 Rodos Fethinden îtibâren, Osmanlı donanmasının Akdeniz’deki bütün faaliyetlerine katıldı. Hayreddin Paşa ile Preveze Savaşında Sinan Paşa ile Trablus Fethinde bulundu. Azepler kâtibi, tersâne kethüdâsı ve hassa donanma reisi, yâni Osmanlı merkez filosu kumandanı oldu. Piri Reis’in, Umman Seferinden başarısız dönüşü üzerine, Kânûnî Sultan Süleyman Han tarafından, Mısır donanması kumandanlığına getirildi. Seydi Ali Reis, 1554 yılı başında Basra’ya gelip, donanmayı teslim aldı. Hürmüz Boğazından çıkıp Hind Denizine açıldı. Aynı yılın Ağustos ayında Hurfakan önünde bir Portekiz filosu ile karşılaştı. Zâyiat verdirerek çekilmeye mecbur etti. Kalkat yakınlarında ikinci bir Portekiz filosunun hücumuna uğradı. Düşmana epey zarar verdirmekle berâber, kendisi de kuvvet kaybettiği için, o sırada kopan şiddetli fırtınanın da tesiriyle savaşı bırakıp, Umman Denizine yelken açtırdı.
Umman açıklarında, Fil kasırgası denilen müthiş bir fırtınaya tutulan Seydi Ali Reisin gemileri Hindistan’a kadar sürüklendi. Bu arada büyük zâyiata uğrayan Ali Reis, Demen Kalesi önüne gelip, kalenin hâkimi Esed Handan iltica hakkı istedi. Esed Han tarafından iyi karşılanan Seydi Ali Reis, batan gemilerin toplarını ona emânet bırakıp Surat’a hareket etti. Surat Hâkimi Hüdavend Hanla iyi münâsebetler kurdu. Onun Bruc üzerine yaptığı sefere de katıldı. Portekizlilerden yol bulup, Mısır’a ulaşmak ümidi kaybolunca Seydi Ali Reisin gemiciler üzerindeki otoritesi de sarsıldı. Gemicilerin bir kısmı Esed Hanın, ekseriyeti de Hüdavend Hanın hizmetine geçince, Ali Reis memlekete kara yolundan dönmekten başka çâre göremedi.
Gemileri, silâh ve techizâtı Hüdavend Hana satarak, bedellerinin İstanbul’a gönderilmesi şartıyla senet alıp, kendisine bağlı kalan 50 kadar levent ve yeniçeriyle, 1554 Kasımında Ahmedâbad’a doğru yola çıktı. Gücerât Hâkimi Ahmed Han tarafından iyi bir şekilde karşılanan Ali Reis, onun yüksek ücretli, parlak vazîfe tekliflerini reddederek Lahor’a hareket etti. Geçiş izni almak için Delhi’ye Timurlu imparatoru Hümayun Şahın huzuruna çıktı. Burada da iyi karşılandı. Vazîfe teklifini kabul etmedi. 1556 Şubatında Kâbil’e doğru yola çıktı. Semerkant’a oradan Buhara’ya geldi. Bu arada Özbeklerin hücumuna uğradı. Kendisi yaralandı. Bir arkadaşı da öldürüldü. Bu yersiz hâdiseden özür dileyen Buhara Hanı, Burhan Hanın yanında 15 gün misâfir kaldıktan sonra, Horasan üzerinden Meşhed’e vardı. Meşhed Vâlisi, bu silâhlı Osmanlı müfrezesinin Anadolu’dan Özbek Sultanı Barak Hana gönderilen uzman askerler olabileceği kanaatiyle tevkif ederek, Kazvin’e gönderdi. Daha bir sürü meraklı ve heyecanlı, alâka çekici hâdiselerden sonra İstanbul’a döndü. Böylece Surat’tan hareketinden iki sene üç ay sonra bu maceralı seyahati tamamlamış oldu.
Bir an evvel Sultan Süleyman’ın huzuruna çıkarak, Süveyş filosunun kaybından duyduğu suçluluğu affettirmek isteyen Seydi Ali Reis, Pâdişâhın Edirne’de olduğunu öğrenince oraya hareket etti. Huzûra kabul edilerek, görüştüğü 18 Müslüman hâkim veya hükümdarın Sultan Süleyman’a yazdıkları mektupları takdim etti. Pâdişâhın affına ve iltifatlarına mazhar oldu. 80 akçe gündelikle dergâh-ı âlî müteferrikalığına tâyin edildi. Birikmiş olan dört yıllık ulufesi de ödendi. 1563 Ocak ayında vefât etti.
Kısaca açıklanan bu ünlü seyahatiyle kendini tanıtan Seydi Ali Reis, aynı zamanda şâir, edip ve âlim bir kimseydi. Cömert tabiatlı ve derviş yaratılışlıydı. Zengin bir kütüphânesi de vardı. Şiirlerinde Kâtibî mahlasını kullandı. Tezkirelerde Kâtib-i Râmî adıyla tanıtılır.
Başlıca eserleri:
Mir’at-ı Kâinât: Denizcilik ve astronomi konusunda bilgi verir.
Kitâbü’l-Muhit (El-Muhit fî İlmi’l-Eflâk ve’l-Buhûr): Yön tâyini, zaman hesabı, güneş ve ay seneleri, pusula, denizcilik bakımından mühim yıldızların, limanlarla adaların tanıtılması, rüzgâr ve deniz yolları hakkında önemli bilgiler verir. Dış dünyâda çok tanınan bu eser Almanca, İtalyanca ve İngilizceye tercüme edildi.
Mir’atü’l-Memâlik: Maceralı seyahatini anlatır. Türk edebiyatının şâheserlerinden olan bu eser, aynı zamanda hâtırât mahiyetindedir. Türkçe metni 1913’te yayınlandı. Bu mühim eser Almanca, İngilizce, Fransızca, Rumca, Özbekçe ve Rusçaya da tercüme edilmiştir.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"