Kânûnî Sultan Süleymân Han devrinin sadrâzam ve büyük devlet adamlarından.
Aslen İtalyan olup, Temmuz 1560 Cerbe Deniz Harbinde babasıyla birlikte Kaptân-ı Deryâ Piyâle Paşaya esir düşerek İstanbul’a getirildi. Müslüman olup ilim tahsil eden Sinan Paşa, Yûsuf Sinan adını aldı.
Önceleri Kapıcıbaşılık ve Silahtarlık hizmetlerinde bulundu. 1575’te Yeniçeri Ağalığı vazîfesiyle saraydan ayrıldı. Bu arada Mihrimah Sultânın torunu ile evlenerek hânedâna intisab etti. Sultan İkinci Selim ve Sultan Üçüncü Murad Han devirlerinde Erzurum, Bağdat, Van vesâir eyâletlerin vâliliklerinde bulundu.
17 Eylül 1583’te Revan muhâfızı oldu. Özdemiroğlu Osman Paşa ile birlikte İran muhârebelerine iştirâk etti. Özdemiroğlu’nun vefâtı üzerine 24 Ekim 1585’te serdâr kaymakamlığına getirildi. Tebriz’in fethinde ve daha sonraki İran savaşlarında büyük hizmetleri görüldü. Mesih Paşanın sadrâzamlığı döneminde İran Serdarı iken, sonra Bağdat ve havâlisi serdârlığı uhdesine verildi. Tebriz’i ve Tiflis’i İranlıların kuşatmalarından kurtardı. 17 Temmuz 1591’de Kaptan-ı Deryâ oldu. Eğri Seferine katıldı. Haçova Meydan Muhârebesinde düşmanı arkadan vurarak kesin zafer elde edilmesini sağladı. Bu başarısı üzerine sadrâzamlığa getirildi. Aynı yıl Şam vâliliğine sonra yine 1599’da Kaptan-ı Deryâlığa tâyin edildi. Bu vâzifesine ilâveten 1604’te Doğu Seraskeri oldu. Ancak bu seferinde muvaffak olamadı. Diyarbakır’da hastalanan Sinan Paşa, 1605’te orada vefât etti.
Cengâver ve pek cesûrdu. İstanbul’da Cağaloğlu Câmii-i şerîfi ile Tabak Yunus’ta iki mescidi olup, Fethiye Câmii yanında da bir medrese ile bir de mektep yaptırmıştır. Câminin sarayının ve hamamının bulunduğu semte sonradan Cağaloğlu denilmiştir. Vezirlik müddeti kırk gün kadardır.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"