İbni Kunfuz

On dördüncü yüzyılda Cezâyir’de yetişen Müslüman matematik ve astronomi âlimi. İsmi, Ahmed bin Hüseyin Ali bin Hatîb bin Kunfûz el-Kasantînî, künyesi Ebü’l-Abbâs’tır. İbn-i Hatîb ve İbn-i Kunfûz diye meşhur oldu. 1340 (H.741) civârında doğdu. 1407 (H.810) senesinde vefât etti.

İbn-i Kunfûz, küçük yaşta ilim öğrenmeye başladı. Hasan bin Ebü’l-Kâsım, Şerîf Ebü’l-Kâsım Bestî, Şerîf Ebû Abdullah Tlimsânî, Hâfız Ebû İmran Mûsâ Abdûsî, Muhaddis Hatîb bin Merzûk, Ebû Abdullah bin Arefe’den din ve fen ilimlerini öğrendi. Büyük velîlerin sohbetlerinde bulundu. 1357 senesinde ilim öğrenmek için Fas’a gitti. Fas ve çevresinde on sekiz sene ilim tahsil etti. Bu sırada Şerîf Ebü’l-Kâsım Sebtî ile görüştü ve ondan istifâde etti.

Eserleri:

Matematik, astronomi ve târih alanında bir çok eser yazan İbn-i Kunfûz’un eserlerinden bâzıları şunlardır:

1. El-Fârisiyye fî Mebâdi-id-Devlet-il-Hafsiyye: 1068-1402 seneleri arasındaki Hafsîler târihidir.

2. Şerh-ut-Tâlib fî Esne’l-Metâlib: 1404 senesine kadar yaşamış olan âlimlerin hayâtlarına yer verir.

3. Üns-ül-Fakîr ve İzz-ül-Hakîr: Bu eserde, Tlemsan yakınlarında 1302 senesinde vefât eden ve Kâdiriyye tarîkatının kurucusu Abdülkâdir-i Geylânî’nin yolunu yayan, Endülüslüevliyâ Ebû MidyenŞu’ayb bin Hasan Tlemsânî’nin hayâtını anlatmıştır.

4. Teshîl-ül-Metâlib fî Ta’dîl-il-Kevâkıb: Eser, İbn-ül-Bennâ’nın Kitâb-ül-Yesâre fî Takvîm-il-Kevâkıb-is-Seyyâre adlı eserinin şerhidir. Gezegenlerin yerlerinin belirlenmesi hakkındadır.

5. Envâr-üs-Seâde fî Usûl-il-İbâde: İslâmın beş esas üzerine binâ edildiğine dâir hadîs-i şerîfin şerhidir.

6. Hatt-ün-Nikâb alâ Vechi Amel-il-Hisâb: İbn-ül-Bennâ’nın Telhîs adlı eserinin şerhidir.

Hatt-ün-Nikâb’da dikkati çeken en önemli husus, pekçok cebirsel sembolün kullanılmış olmasıdır. Şîn harfi veya sâdece onun üç noktası bilinmeyen X için, yatay bulunan mim harfi X2 için, lam harfi eşitlik için, kaf harfi X3 için, yatık duran iki mim harfi X4 için, cim harfi karekök için kullanılmıştır. Toplama için “ve” veya “ilâ”, çıkarma için “illâ” veya “mim”, çarpma için “fi”, bölme için ise “alâ” kelimelerini kullanmıştır. Benzer semboller, 14. asırda güney Fas’ta yetişen Ya’kûb ibni Eyyûb El-Muvahhidî’nin Telhîs’e yapılan şerhinde de bulunmaktadır.