Kelâm, fıkıh, matematik ve astronomi âlimi. Siirt yakınlarında Şirvân’da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Doğum yerinden dolayı Şirvânî nisbet edildi. 857 (m. 1453) yılında Kastamonu’da vefât edip, oraya defnedildi.
Anadolu’da temel din bilgilerini öğrenip, yardımcı ilimlere vâkıf olan Fethullah Şirvânî (rahmetullahi aleyh), Şîrâz’a gidip Seyyîd Şerîf Cürcânî hazretlerinden ilim öğrendi. Din ve fen bilgilerinde kendisini yetiştirdi. Kelâm ve fıkıh bilgilerinde âlim oldu. Semerkând’a gitti. Orada Timur Hân’ın torunlarından Uluğ Bey’in yaptırmış olduğu meşhûr medresede ders gördü. Kâdızâde-i Rûmî’den astronomi ve matematik bilgilerini en geniş şekilde öğrendi. Semerkand’da zamanın büyüklerinden feyz alıp tasavvufta da yetişti. Resûl-i ekremin (aleyhisselâm) güzel ahlâkı ile içini süsleyip, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymakla da amellerini güzelleştirdi. Memleket hasreti ağır basıp, Anadolu’da Allahü teâlânın dînine hizmet etmek gayesiyle Kastamonu’ya geldi. Orada Candaroğlu İsmâil Bey’in hürmet ve teveccühüne mazhar olup, bizzat İsmâil Bey’e ders vererek ilim öğretti. Orada yerleşti. Niksarlı Muhyiddîn Mehmed bin İbrâhim de, talebelerinin meşhûrlarındandı. İsmâil Bey, Niksarlı Muhyiddîn Mehmed için, Kastamonu’da İsmâil Bey Medresesi’ni yaptırdı. Memleketinde ilmin yayılmasına, İslâmiyetin öğrenilmesine yardımcı oldu. Fethullah Şirvânî ile, doğu İslâm dünyasındaki yüksek matematik bilgileri, Anadolu’ya taşındı, Ali Kuşçu ile kemâle geldi. Ali Kuşçu da, Fethullah Şirvânî gibi Kâdızâde-i Rûmî’nin talebesi idi.
Birçok eserin yazarı olan Fethullah Şirvânî, her İslâm âlimi gibi, Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için durmadan çalıştı. Pekçok talebe yetiştirip, kıymetli eserler yazdı. Sa’dedîn Teftâzânî hazretlerinin “Telvîh” adlı eserine bir hâşiyesi, Seyyîd Şerîf Cürcânî’nin (rahmetullahi aleyh) “Mevâkıf”ının, Allahü teâlânın varlığı, birliği ve sıfatları ile ilgili “İlahiyat” kısmına bir hâşiyesi, matematikten “Eşkâl-i te’sîse” şerhi ve “Çağmînî’nin şerhi”ne de bir hâşiyesi vardır.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"