"Sakın fethi ertelemeyin!.."
Bağdat kuşatılmıştı. Ancak kale bir türlü düşmüyordu. Murâd Han üzüntü içerisindeyken, eli yüzü nurlu bir zatı huzura getirdiler...
Sultan Dördüncü Murâd Han, İslam halifelerinin seksen ikincisi, Osmanlı padişahlarının on yedincisidir. 1609'da doğup, 1640'ta genç yaşta vefat etti. Kabri, babası, Birinci Ahmed Han'ın türbesindedir.
Murâd Han 1623'te halife oldu. Tahta geçer geçmez önce ortalığı düzeltti... Tütün, enfiye ve içkiyi yasak etti. Birtakım bozguncuların toplandığı yerler olan kahvehaneleri kapatarak asayişi temin etti. Kendisi ordunun başında harbe giderek Tebriz'i ve Bağdat'ı tekrar aldı...
"Bağdat Fatihi" Murâd Han, ilmi ve ilim adamlarını çok sever, fırsat buldukça ilim meclislerine gider, onları teşvik ederdi. Ömrünü devlete hizmet ve Allahü teâlânın emir ve yasaklarına itaatle geçiren bu Türk hakanı, Acemlerin pek çok iftiralarına maruz kaldı. Bunlar bu büyük padişahın insanlara zulmettiğini ve içki içtiğini söylediler...
Birçok tarihçinin Kanûnî sonrası en büyük Osmanlı Padişahı olarak kabul ettikleri Dördüncü Murâd Han, hep dedesi Yavuz Sultan Selim Hana benzemeye çalışırdı. Gerçekten de birçok vasıfları onunla uyuşurdu... Tahta geçtiğinde maddi sıkıntı had safhadaydı. Vefatında ise, Hazine'de on beş milyon altın vardı...
Sultan Murâd Han, Bağdat'ı kuşatmıştı. Ancak günler birbirini kovaladığı hâlde kale bir türlü düşmüyordu. Muhasaranın otuz yedinci günü yapılan umûmî hücum çok şiddetli geçtiği hâlde şehir yine alınamadı ve Sadrâzam Tayyar Mehmed Paşa da şehîd düştü. "Âh Tayyar! Bağdat kalesi gibi yüz kaleye değerdin" diyen Murâd Han, büyük bir üzüntü içerisinde iken, askerler eli yüzü nurlu bir kimseyi Sultân'ın huzuruna getirdiler... Bu zât, Aziz Mahmûd Hüdâî hazretlerinin dergâhından geliyordu. Huzurda şunları söyledi:
"Pâdişâhım! Hocamın emriyle İstanbul'dan geldim. Bağdat'ı pazartesi gününden önce fethedin, sonraya kalırsa sele düçâr olursunuz, fetih müyesser olmaz!"
Sultan Murâd Han, ertesi gün ordunun başında hücum emrini verdi. Din uğrunda cana başa bakmaz Osmanlının yiğitleri surlara öyle bir tırmandılar ki, kısa süre içerisinde kaleye sancaklarını dikmekle şereflendiler...
Ertesi gün çıkan fırtınanın akabinde müthiş bir yağmur yağdı ve Bağdat çevresinde günlerce sel suları aktı. Murâd Han, hocası Aziz Mahmûd Hüdâî hazretlerini düşünerek gözyaşları içinde manzarayı seyrediyordu...
Ahmet Demirbaş
Türkiye Gazetesi
04.06.2015
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"