Nebî, Sıddîk ve Selmân, Kâsım, Ca’fer, Bistâmî, Ebû Alî Fârmedî geldi sonra bu meydâna, Abdülhâlık Goncdüvânî, ma’rifetler semâsında, Mâverâ-ün-nehr ili, Tûr-i Sînâ gibi oldu, Alî Râmîtenîdir Azîzân ve pîr-i Nessâc, Seyyid Emîr Gilâl de, ilm deryâsında sadef, Alâ’üddîn-i Attâr, zemânının kutbu idi, Ubeydüllah-i Ahrâr ve kâdî Muhammed Zâhid, Bâkî billahdan gelen, nûrlara kendi de katıp, Urvet-ül-vüskâ Ma’sûm ve Seyfeddînle seyyid Nûr, Feyz verdiler bunlar da, sonra bu nûru Abdüllah, Hem seyyid-i Sâlih de, kardeşin yerini tutup, Bu üç Velînin sohbetlerinde yükselip, Bu otuzdört Velînin kalbleri, bir ayna gibi, Bütün bu nûrlar en son, toplandı bir hazînede, Gelince kalblere müceddid-i elfin feyzi, Bu hâli görünce mason ile yehûdî, Bu hücûmları, islâmı yok etmek içindi, Hem bu sûre, islâma müşrikler saldıracak diyor, Meşhûr yalanları ile aldatıp câhilleri, Hücûmlardan korunur, (Âyet-el kürsî) okuyan, Resûlullah buyurdu ki, (Âhıretde azâb görmez, Se’âdete kavuşamaz, önderi şeytân olan! Bir hocamız, mason olmuş, dîne çatdı hiç durmadan, Güler yüzle, tatlı dille, bol numara vermekle, Îmânım var diyor, her bozuk inanan, Çok şükr islâm âlimi gördüm, sözleri ilm ve irfân, Dînimi ondan öğrendim, rûhu olsun şâdümân! Dinleri bozuk ise de, diyorlar vardır Nîrân! İyi insan olmak için, Muhammed aleyhisselâma inan, Târîhi dikkat ile oku, ey körpecik Nev-civân! Aman yâ Rabbî, el-aman! Garîb oldu âhır zemân! Pârisde, Profesör olunca, Resûlullaha çatan, (Fâideli Bilgiler) kitâbı, sözlerini yazıyor, Seyyid Kutb denilen bir ahmak da, kendini müctehid zan ediyor, Ömür geçer, herşey biter, kâfirlerin gideceği mekân. Hak teâlâ, bu vatanı pek kıymetlendirdi, Bu topraklardan gelen, ecdâdımızın seslerini duyan, Yâ Rabbî! Bu vatanı koruyan kumandanlara yardım et, Mü’minlere hizmet, çok büyük ni’metdir, Müslimânın kabri, Cennet bağçesi olur, Vandan gelen bir Velî İstanbulda, senelerce, Ankaranın toprağı, binüçyüzaltmışikide, Düâ edeceğin zemân, Silsileyi oku hemân! Selâm olsun, düâ olsun, bu yazardan dâimâ, [1] İstigfâr düâsı, (Estagfirullahel’azîm, ellezî lâ ilâhe illâ huv elhayyel kayyûme ve etûbü ileyh)dir. İstigfâr, (Estagfirullah)dır. Ma’nâsı, (Beni afv et Allahım)dır. Urvet-ül vüskâ Ma’sûm-ı Müceddidî, beş vakt nemâzdan sonra, üç kerre istigfâr düâsı ve 67 kerre istigfâr okurdu ve yüzkırkbin talebesine okumasını emr ederdi. Sonra, bir Fâtiha ile istigfâr düâsı okuyup, sevâbını Muhammed aleyhisselâmın mubârek rûhuna ve Enbiyânın ve Evliyânın ve Silsile-i aliyyenin ve Âbâ ve Ecdâdının ervâhına hediyye ve nûrlu kalblerine ilticâ etmelidir. 1960 Erzincan. |
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"