Kur'ân-ı kerîmin otuz sekizinci sûresi. Sad sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi). Seksen sekiz âyet-i kerîmedir. Sad harfi ile başladığı için sûreye Sûret-üs-Sad denilmiştir. Sûrede; müşriklerin (puta tapanların) bozuk yolda oldukları, Nûh, Sâlih, Hûd, Şuayb, Dâvûd, Süleymân, Eyyûb, İbrâhim, İshak, Ya'kûb, İsmâil, İlyâs, Zülkifl ve Âdem aleyhimüsselâmın kıssaları, hak yolda peygamberlerin çektikleri eziyetler ve sonunda nusret-i ilâhiyyeye (Allahü teâlânın yardımına) kavuştukları bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Kurtubî)
Allahü teâlâ, Sad sûresinde meâlen buyuruyor ki:
(Habîbim) Kuvvet sâhibi Dâvûd'u an! O, her zaman Allah'a tövbe ederdi. (Âyet: 17) Kim Sad sûresini okursa, Allahü teâlânın, Dâvûd aleyhisselâmın emrine verdiği dağların ağırlığının on katı sevâb verilir. Ve büyük küçük bütün günahlara ısrardan muhâfaza edilir. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"