Kur'ân-ı kerîmin kırk birinci sûresi. Secde sûresi ve Hâ mîm de denir. Fussilet sûresi, Mekke'de nâzil oldu (indi). Elli dört âyet-i kerîmedir. Üçüncü âyet-i kerîmede, açıklandı mânâsına olan Fussilet kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûrede; Kur'ân-ı kerîme inanmayan müşriklerin (puta tapanların) lâyık oldukları cezâlar, geçmişteki inkârcı kavimlerin başlarına gelen musîbetler, Allahü teâlânın varlığı ve birliği, Kur'ân-ı kerîmin indirilişindeki hikmetler, müslümanların ahlâkı, dünyâ ve âhiret mertebeleri anlatılmaktadır. (İbn-i Abbâs, Râzî)
Allahü teâlâ Fussilet sûresinde meâlen buyuruyor ki:
O Kur'ân'a hiç bir taraftan değişiklik gelmez. Çünkü O'nu, her işi hikmetli ve Mahmûd olan indirmiştir. (Âyet: 42)
Kim Fussilet sûresini okursa, Allahü teâlâ her harfine on sevâb verir. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
(Ey Habîbim!) De ki: "Ben ancak sizin gibi bir insanım. (Yalnız) bana şu vahy olunuyor; sizin ilâhınız ancak tek ilâhtır. Onun için hepiniz O'na (îmân ve tâatle) yönelin. O'ndan mağfiret isteyin. O Allah'a ortak koşanlara veyl olsun. (Fussilet sûresi: 6) Sen kötülüğü, en güzel haslet ne ise onunla önle (Öfkeye sabr ile, cehâlete ilim ile, kötülüğe afv ile karşılık ver). O zaman (görürsün ki) seninle arasında adâvet bulunan kimse bile sanki yakın dostun olmuştur. (Fussilet sûresi: 34)
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"