Kur'ân-ı kerîmin kırk beşinci sûresi. Hâ-mîm de denir. Câsiye sûresi, Mekke'de nâzil olmuştur (inmiştir). Otuz yedi âyet-i kerîmedir. "Korku ve endişe yüzünden ayakta duramayıp diz üstü çökmek" anlamına gelen ve yirmi sekizinci âyette geçen Câsiye kelimesi, sûreye isim olmuştur. Sûrede, Allahü teâlânın varlığını, kudret ve azametini, büyüklüğünü gösteren eserlere dikkatler çekilmekte, kâfirlerin inkarcı tutumlarına işâret edilmekte, İsrâiloğullarının Allahü teâlânın lütuf ve ihsânlarına kavuştukları halde nîmete nankörlük ettikleri haber verilmekte, kıyâmet gününün dehşetli durumu ve o gün insanlar hakkında amel defterlerinin şâhitlik edeceği, mü'minlerin, inananların âhirette büyük nîmetlere kavuşacakları müjdelenmekte, inkarcıların inanmıyanların, inançları bozuk olanların ise, şiddetli azâba uğrayacakları, Allahü teâlânın büyüklüğü, bütün kâinât (evren) üzerindeki hâkimiyeti ve daha başka hususlar bildirilmektedir. (Fahreddîn Râzî)
Câsiye sûresinde meâlen buyruldu ki:
Kim sâlih (güzel, iyi) bir amel işlerse, (bunun sevâbı) kendi lehine; kim de kötülük ederse (bunun cezâsı) kendi aleyhinedir. Sonra (hepiniz) Rabbinize döndürüleceksiniz. (Âyet: 15)
Kim, Hâ-mîm (el-Câsiye) sûresini okursa, hesab günü Allahü teâlâ onun avretini (utanılacak şeylerini) örter ve korkusunu giderir. (Hadîs-i şerîf-Envâr-ut-Tenzîl ve Esrâr-üt-Te'vîl)
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"