İslâm dîninin târihi, hazret-i Muhammed’in (aleyhisselâm) doğumu esas alınırsa mîlâdi 571, Allahü teâlâdan ilk vahyin gelmesi, yâni peygamberliğinin kendisine bildirilmesi başlangıç kabul edilirse 610, insanları İslâmiyete açıkça dâvet etmesi düşünülürse 613 senesinde başlar. Hicret; İslâm târihinin en mühim hâdiselerinden biri olup, İslâm takviminin başlangıcıdır. Hicret târihi mîlâdi 622’dir.
Din olarak İslâmiyetin hazret-i Muhammed’e O’nun tarafından da insanlara bildirilmesi 23 hicri senede tamamlanmıştır. Peygamberimize 610 yılında Mekke’de Hira Dağındaki mağarada gelen ilk vahiyle bildirilen âyet-i kerîmeler, Kur’ân-ı kerîmin İkra’ sûresinin ilk beş âyetleridir. Bu sûrede meâlen; “Ey Muhammed, yaratıcı Allahın adı ile oku! O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı. Oku, Allah büyük kerem (iyilik) sâhibidir. O, kalemle öğretir, insana bilmediklerini öğretir.” buyruldu.
En son gelen de Nasr sûresidir. Bu sûrede de meâlen; “Allah’ın yardımı ve zafer günü gelip insanların, Allah’ın dînine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et! O’ndan af dile! Çünkü O, tövbeleri dâimâ kabul eder.” buyrulmaktadır.
Bu ilk ve son gelen âyetler arasında, 23 seneye yakın zamanda bildirilen ve Kur’ân-ı kerîmde mevcut bulunan bütün âyet-i kerîmeler ile İslâmiyet insanlara dünyâ ve âhiret nizâmı olarak bildirilmiş, geçmiş ümmetlerden ve gelecekteki olacaklardan çeşitli bilgiler ve misaller verilerek bütün insanlardan dünyâ hayatlarında İslâmiyete tâbi olmaları istenmiştir. Peygamber efendimizin son haclarında deve üstünde 124.000 kadar sahabiye hitâben buyurdukları sözler de “Vedâ Hutbesi” ismiyle meşhur olmuştur. Bu hutbe ile de İslâmiyet topluca ve öz şekliyle insanlara son bir kere daha tebliğ edilmiş ve uymaları istenmiştir. Böylece İslâmiyetin gelmesiyle bütün dinler yürürlükten kalkmış, kıyamete kadar gelecek insanlara Allahü teâlânın yanında makbul olan yegâne dînin İslâmiyet olduğu bildirilmiştir.
İslâm dîni Allahü teâlâ tarafından Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma gönderildi. Muhammed aleyhisselâm peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Babası Abdullah’tır. Mîlâdın 571 senesi Nisan ayının yirmisine rastlayan Rebiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke’de doğdu. Doğumundan evvel babasını, altı yaşındayken annesini kaybetti. Yirmi beş yaşındayken Hadîce-tül-Kübrâ (radıyallahü anhâ) ile evlendi. Kırk yaşındayken bütün insanlara ve cinne peygamber olduğu bildirildi.
Üç sene sonra herkesi îmâna çağırmaya başladı. Mîlâdî 622 yılında Allahü teâlânın emri ile Mekke’den Medîne’ye göç etti. Bu yolculuğuna “hicret” denir. İslâm târihinin en büyük hâdiselerinden biri olan hicret, İslâm takviminin başlangıcı olduğu gibi, ilk İslâm devletinin kuruluşunun da başlangıcıdır.
Muhammed aleyhisselâm bundan sonra Medîne’de İslâmiyeti yaymaya devam etti. Mekkeli müşriklerle hicretin ikinci senesinde Bedir, üçüncü senesinde Uhud, beşinci senesinde ise Hendek gazâlarını yaptı. Hicretin sekizinci senesinde Mekke fethedildi. Bu arada Arabistan’daki uzak ve yakın pek çok kabile reisleri ve guruplar gelerek Müslüman oldular. Çeşitli beldelere ilk İslam vâlileri tâyin edildi.
Böylece İslâmiyet, Arap Yarımadasının tamâmına yayılmış oldu. Peygamber efendimiz (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) hicrî 11 (M. 632) senesinde Rebiül-evvel ayının on ikinci Pazartesi günü vefât etti. Vefâtında 63 yaşındaydı.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"