On dokuzuncu yüzyılda Hindistan’da yetişen evliyânın büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Ahmed olup künyesi Ebü’s-Seâdet’tir. Ahmed Saîd-i Fârûkî hazretlerinin ikinci oğludur. 1828 (H.1244)de Delhi’de doğdu. 1880 (H.1298) senesi Muharrem ayında Rampûr’da vefât etti. Türbesi Rampûr’da Şah Cemâlullah’ın künbetine bitişik olup, batı tarafındadır.
Ahmed Saîd-i Fârûkî hazretlerinin Abdülhamîd isminde bir oğlu vefât ettikten sonra Muhammed Ömer ismindeki oğlu dünyâya geldi. Küçüklüğünde böbreklerinde taş teşekkül etmesi sebebiyle hastalandı. Bu sebeple çok zahmet çekti. Bir doktor ameliyat yaparak böbreğinden taşı aldı. Fakat bir müddet sonra taş yine meydana geldi. Babasının duâsı bereketiyle taş parçalanarak döküldü. Böylece bu sıkıntıdan kurtuldu.
Muhammed Ömer dokuz yaşındayken Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Sarf, nahiv, mantık ve kelâm ilmini Şeyh Habibullah Mültânî’den, fıkıh, hadis, ahlâk ve tasavvuf ilimlerini amcası ve zamânının büyük âlimlerinden olan Mevlânâ Şâh Abdülganî Ahmedî’den öğrendi. Babasından Makâmât-ı Ahmediye’yi okudu. Yirmi iki yaşına geldiği zaman babasından izin alıp, Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin kabrini ziyârete gitti. Onun ruhâniyetinden istifâde etti. Daha sonra İngilizlerin fitnesinden kurtulmak için babası ve diğer akrabâlarıyla berâber Delhi’den Mekke-i mükerremeye gitti. Hac ibâdetini yerine getirdikten sonra Medîne-i münevvereye geçti. Sevgili Peygamberimizin kabrini ziyâret ederek, feyz ve bereketlerine kavuştu. Babasının vefâtından sonra Mekke-i mükerremeye giderek yerleşti. Burada pekçok riyâzetler ve nefs mücâdelesiyle uğraştı. Tasavvuf yolunda yüksek derecelere ulaştı. Pekçok talebe okutup, ders verdi. 1862 senesinde bir gemi ile Cidde’den Mısır’a gitti. Kâhire, İskenderiye, Filistin ve çeşitli beldelerdeki mübârek yerleri ve İslâm âlimlerinin ve evliyânın kabirlerini ziyâret etti. Ömrünün sonlarına doğru Mekke-i mükerremeden Hindistan’a gitmek üzere, çoluk-çocuğu ve talebelerinden bâzıları ile deniz yolculuğuna çıktı. Uzun bir yolculuktan sonra Kalküta şehrine vardı. Herkes onu karşılamaya geldi. Yollar insanlarla doluydu. Karşılayıcılar arasında Kalküta vâlisi de vardı. Vâli, Muhammed Ömer hazretlerine çok hürmet ve iltifatta bulundu. Daha sonra Rampûr’a gitti. Gittiği yerlerde insanlara İslâmiyetin emirlerini ve yasaklarını anlattı. Rampûr’da bulunduğu sırada vefât etti.
Muhammed Ömer hazretleri orta boylu, heybetli bir zâttı. Bütün ibâdetlerini tam bir kalp huzûru ile yapardı. Resûlullah efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem güzel ahlâkı ile ahlâklanmıştı. En meşhur talebesi, oğlu Ebü’l-Hayr idi. O da 1922 (H.1341) senesinde Delhi’de vefât etti. Onun oğlu Ebü’l-Hasan Zeyd-i Fârûkî Delhi’deki Abdullah-ı Dehlevî Dergâhında ilim ve feyz vermeğe devâm etmektedir (1993).
Eserleri: 1) Ensâb-üt-Tâhirîn: İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin kendi zamanına kadar olan oğullarından ve torunlarından bahs eder. 2) El-Cedvel-ül-Müntehabe min-en-Nehri’l-mâd minel-Enhâr-ı Erbea; Tasavvufa dâir olup, babasının yazdığı Enhâr-ı Erbea adlı eser üzerine yazdığı şerhtir. Ayrıca şiirleri de vardır.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"