İslam alimlerinin ve evliyanın büyüklerinden. Babasının ismi Ali, annesinin ismi, Fatıma’dır. Kendisi, hem seyyid hem de şeriftir. Yani Peygamber efendimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" torunları Hasan ve Hüseyin’in "radıyallahü anhüma" soyundandır. Künyesi, Ebü’l-Fityan ve Ebü’l-Abbas olup, lakabı Şihabüddin'dir. Seyyid Bedevi diye tanınır. 1200 (H. 596) senesinde Fas’ta doğdu, 1276 (H. 675) senesinde Mısır’ın Tanta şehrinde vefat etti. Kabri orada olup, herkes tarafından ziyaret edilmektedir. Mısır’ın en büyük velilerindendir.
Dedeleri 692 (H. 73)de Arabistan’da çıkan kargaşalıklar üzerine Fas’a hicret ederek yerleşmiş olan Seyyid Ahmed-i Bedevi küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Kur’an-ı kerimi ezberledikten sonra, kıraat ilmini öğrendi. İlim öğrenmek için çeşitli beldeleri dolaştı. Pekçok alim ve evliyanın ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu. Şafii mezhebi fıkhında derin alim oldu. Ailesiyle birlikte 1206’da Fas’tan çıkıp 1210’da Mekke-i mükerremeye geldi. Babası orada vefat etti. Ahmed-i Bedevi kendini ilme ve ibadete verdi. Irak’a giderek Ahmed Rifai, Abdülkadir Geylani, Hallac-ı Mansur, Sırri-i Sekati, Ma’ruf-i Kerhi, Cüneyd-i Bağdadi gibi büyük velilerin kabirlerini ziyaret etti. 1236’da Mısır’ın Tanta şehrine gitti. Orada ders okutu, vaz ve nasihatta bulundu. Büyük alimler, büyüklüğünü anlayıp ona talebe oldular. Sultan Baybars da bu talebeler arasındaydı.
Zamanının alimleri tarafından; “Sahili görülmeyen bir hakikat ve irfan denizidir.” diye medh edilen, ömrünün sonuna kadar ilim öğreten, talebe yetiştiren ve halka vaz ve nasihatte bulunan Ahmed-i Bedevi, Mısır’ın Tanta şehrinde vefat etti. Kabrinin üzerine mükemmel bir türbe yapılıp, kendisini sevenler yakın ve uzak beldelerden ziyaretine gelmeye başladılar. Türbesinin bulunduğu camide her sene Rebiulevvel ayının birinci Cuma gecesi mevlid-i şerif okunması adet oldu. Bu gün mevlid-i şerifin okunması devam etmektedir. Bazıları bu uygulamaya son vermek istedilerse de, muvaffak olamadılar.
Yüzünü devamlı peçe ile örttüğü için bedevi denilen Ahmed Bedevi hazretleri, Kur’an-ı kerimi ezbere bilir, çok Kur’an-ı kerim okurdu. Ders ve sohbetleri haricindeki zamanlarda insanlardan ayrı olarak kendi halinde yaşar, uzun müddet oruç tutar, sadece bir zeytin ile iftar ve sahur ettiği çok olurdu. Kendisi uzun boylu, buğday benizli, kolları uzun, pazuları iri olup gayet heybetli idi. Sağ yanağında bir, sol yanağında iki beni vardı. Burnunun orta yeri hafif yüksekçe olup, yüzü büyükçe, gözleri sürmeli idi. Talebelerine teveccüh ederek, onların kalplerini temizler ve olgunlaştırırdı. Umumiyetle bir evin damında bulunur, ibadet ve taatle meşgul olurdu. Pekçok kerametleri görüldü. Birçoğu müstekil Menakıbname'lerde toplanmıştır. Bazı menkıbeleri şunlardır:
Bir gün gözlerinde bir şişkinlik hasıl oldu. Tedavi için oradaki bir çocuktan bir yumurta istedi. Çocuk; “Elinizdeki yeşil değneği verir misiniz?” deyince, Seyyid Ahmed Bedevi de verdi. Çocuk, annesine giderek; “Dışarıda bir bedevi var, gözü ağrıyor, tedavi için benden bir yumurta istedi ve bu değneği verdi.” dedi. Annesi; “Şimdi evimizde yumurta yoktur.” dedi. Çocuk gidip durumu Ahmed Bedevi’ye bildirdi. Ahmed Bedevi de; “Git falan yerde vardır.” dedi. Çocuk o yere gidince orasını yumurta ile dolu buldu. İçinden bir tek yumurta alıp getirdi. O günden sonra bu çocuk Ahmed Bedevi’ye talebe oldu, yanından ayrılmadı ve büyük evliyadan oldu.
Bir adam omuzunda süt dolu kap ile Ahmed Bedevi hazretlerinin yanından geçerken, Ahmed Bedevi parmağı ile kabı işaret eder etmez kap yere düşüp süt tamamen döküldü. Bu hale canı sıkılan adam, yere dökülen süte bakınca içinde şişmiş bir yılan gördü. Bunu görünce çok sevindi. Çünkü kendisi ve çocukları muhakkak bir ölümden kurtulmuşlardı. Bu lütfundan dolayı Allahü tealaya hamd ve Ahmed-i Bedevi hazretlerine teşekkür etti.
Sağlığında kerametleri görüldüğü gibi vefatından sonra da kerametleri görülmüştür.
Bir seferinde Hace Halebi adında birisi, yanında kumaş gibi mallar olduğu halde Ahmed Bedevi’nin türbesinin bulunduğu camide okunan mevlidde hazır bulunmak üzere yola çıktı. Yolda yedi atlı yolunu kesip mallarını almak istediler. Hace Halebi, o anda Seyyid Ahmed Bedevi hazretlerinin ruhaniyetinden yardım istedi. Sözü henüz bitmeden, beyaz bir ata binmiş ve gözlerinden başka bir yeri görünmeyen cesur bir zat geldi ve eşkiyayı kovaladı. Hace Halebi o gelen zatı tanıdığını ve onun Ahmed Bedevi olduğunu söylemiştir.
Seyyid Ahmed-i Bedevi’nin Salevat, Vesaya, el-İhbar fi Elfaz-ı Gayet-ül-İhtisar ve başka eserleri vardır.
Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 1
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"