Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden ve sîmâ olarak en güzellerinden. İsmi, Dıhye bin Halîfe olup, Dıhye-i Kelbî diye meşhur olmuştur. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. 670 (H.50) senesinde Şam’da vefât etti.
Dıhye-i Kelbî çok zengindi. Bir kabîlenin de reisiydi. Müslüman olmadan önce de Resûlullah "sallallahü teala aleyhi ve sellem" efendimizi severdi. Ticâret için Medîne’den ayrılıp, her dönüşünde Peygamber efendimizi ziyâret eder ve hediyeler getirirdi. Fakat Sevgili Peygamberimiz bunlara kıymet vermez; “Yâ Dıhye! Eğer beni memnun etmek istiyorsan îmân et. Cehennem ateşinden kurtul!” buyururdu. Dıhye ise, zamânı olduğunu söylerdi. Bedr Savaşından sonra, bir gün Cebrâil "aleyhisselâm" gelip Dıhye’nin îmân edeceğini haber verdi. Îmân etmek için Peygamber efendimizin huzûruna girince, Resûlullah efendimiz, üzerindeki hırkasını Dıhye’nin oturması için yere serdi. Dıhye "radıyallahü anh", Peygamber efendimize hürmeten Hırka-i saâdeti kaldırıp yüzüne gözüne sürdü ve Kelime-i şehâdet getirip, Müslüman oldu. Cebrâil "aleyhisselâm", Resûlullah efendimize çok defâ Dıhye-î Kelbî sûretinde gelirdi.
Dıhye-i Kelbî Rumcayı iyi bilirdi. 628 (H. 6) senesinde Peygamber efendimiz Dıhye-i Kelbî’yi Rum imparatoru Herakliüs’e, İslâma dâvet için elçi olarak gönderdi. Herakliüs Müslüman olmak istediyse de makam sevgisi ve ölüm korkusu sebebiyle îmân etmedi. Fakat Dıhye-i Kelbî’ye birbirinden kıymetli hediyeler verdi. Peygamber efendimize de bir mektup gönderdi. Dıhye-i Kelbî, Medîne-i münevvereye gelince, evine uğramadan Resûlullah efendimizin huzûruna girdi, başından geçenleri anlattı.
Peygamber efendimiz Herakliüs’ün mektubunu okudu ve; “Onun için bir müddet daha (saltanatta) kalmak vardır. Mektubum yanlarında kaldıkça onların saltanatı devâm edecektir.” buyurdu. Herakliüs, mektubunda îmân ettiğini yazmış ise de, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" efendimiz; “Yalan söylüyor. Dîninden dönmemiştir.” buyurdu.
Dıhye-i Kelbî Resûlullah efendimizin Bedr Savaşı hâricindeki bütün savaşlarına katıldı. Hazret-i Ebû Bekir’in halîfeliği zamânında Sûriye Seferinde, hazret-i Ömer zamânında Yermük Savaşında bulundu. Şam Seferine katıldı. Şam’ın fethinden sonra oraya yerleşti ve Muzze’de oturdu. Hazret-i Muâviye zamânında Şam’da 670 senesinde vefât etti.
Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 5 s. 320-321
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"