Peygamber efendimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" amcası. İlk Müslümanlardandır. Künyesi, Ebû Ammâre (Umâre) ve Ebû Ya’lâ olup, lakabı Esedullah (Allah’ın Arslanı)dır. Aynı zamanda Peygamber efendimizin süt kardeşidir. Annesi Hâle, Peygamberimizin annesi hazret-i Âmine’nin amcasının kızıdır. Resûlullah efendimizden iki veya dört sene önce doğdu. Hicretten yedi sene önce 615’te Müslüman oldu. 626 (H.4) senesinde şehid edildi.
Bir gün Peygamber efendimiz Safâ Tepesinde Mekkeli müşrikleri (inanmıyanları) İslâmiyete dâvet ettiği sırada onlardan hakâret gördü. Başta Ebû Cehil olmak üzere müşrikler Peygamber efendimize saldırdılar. Mübârek saçları darmadağın oldu. Mübârek yüzü kana boyandı. Bu olanları orada bulunan bir hizmetçi kız gördü. Hizmetçi kız o sırada avda bulunan ve henüz Müslüman olmamış olan hazret-i Hamza’ya, akşam üzeri av dönüşünde, olanları anlattı: “Ebû Cehil, kardeşinin oğluna şöyle söyledi.” dedi. Hazret-i Hamza, Peygamber efendimize hakâret edildiğini işitince, akrabâlık damarları kabardı. Silâhını üzerine alarak Kureyş kâfirlerinin bulunduğu yere geldi. “Kardeşimin oğluna, kötü söz söyleyen, kalbini inciten sen misin?” diyerek, boynundaki yay ile Ebû Cehl’in başını yardı. Orada bulunan kâfirler, hazret-i Hamza’ya saldıracak oldular. Bu durumda büyük çarpışma olacaktı. Fakat, Ebû Cehl; “Dokunmayınız. Hamza haklıdır. Onun kardeşi oğluna bilerek kötü şeyler söyledim.” dedi. Hazret-i Hamza oradan ayrıldıktan sonra, Ebû Cehl, etrâfındakilere; “Aman, ona ilişmeyiniz! Bize kızar da Müslüman olur. Bununla Muhammed kuvvetlenir.” dedi. Hazret-i Hamza Müslüman olmasın diye kafasının yarılmasına râzı oldu. Çünkü Hamza, hatırı sayılır, kıymetli ve kuvvetli idi.
Hazreti Hamza'nın "radıyallahü anh" Uhud Şehitliğinde bulunan kabri. Kaynak: www.wikimedia.org
Hazret-i Hamza "radıyallahü anh", Peygamber efendimizin yanına gelip; “Yâ Muhammed! Ebû Cehl’den intikâmını aldım. Onu kana boyadım üzülme, sevin!” dedi. Sevgili Peygamberimiz; “Ben böyle şeylere sevinmem.” buyurdu. Hamza; “Seni sevindirmek, üzüntüden kurtarmak için, ne istersen yapayım” dedi. O zaman Peygamber efendimiz; “Ben ancak senin îmân etmen ile, kıymetli bedenini Cehennem ateşinden kurtarman ile sevinirim.” buyurdu. Hamza hemen Müslüman oldu. Hakkında âyet-i kerîme geldi. Hazret-i Abdullah ibni Abbâs’a göre, Kur’ân-ı kerîmde En’âm sûresi 122. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Diriltildiği ve nûra kavuşturulduğu.” anlatılan zâtın hazret-i Hamza ve aynı âyet-i kerîmede; “Karanlıklarda bocalayan” şeklinde anlatılanın da Ebû Cehl olduğu açıklandı.
Hazret-i Hamza, müşriklerin yanına gidip Müslüman olduğunu ve Allah’ın Peygamberini dâimâ koruyacağını bildirdi.
Hazret-i Hamza’nın Müslüman olması ile, Peygamber efendimiz çok sevindi. Müslümanlar, kuvvet buldu. Müşriklerin, Müslümanlara karşı davranışları değişti. Çünkü, bütün Mekkeliler biliyordu ki, Hamza, cengâver, cesûr, mert, pehlivan ve kahramandır. Bunun için, Kureyş müşrikleri artık Müslümanlara, hiçbir sebep yokken fenâ muâmele yapamadılar. Bilhassa hazret-i Hamza’nın kılıcının şiddetinden çekindiler.
Mekke’den Medîne’ye hicret ettikten sonra, Peygamber efendimiz hazret-i Hamza’yı Zeyd bin Hârise ile kardeş yaptı.
Hazret-i Hamza; Evbâ, Veddan ve Zül’uşeyre gazâlarında Peygamber efendimizin beyaz sancağını taşıdı. Bedr Gazâsında 313 Eshâb-ı kirâm, 1000 müşrikle karşı karşıya geldi. Bedr Savaşında iki elinde iki kılıçla kahramanca çarpışan hazret-i Hamza, Uhud Savaşına katıldı. Büyük kahramanlıklar gösterip, otuz bir müşrik öldürdü. O sırada, henüz Müslüman olmayan (daha sonra Müslüman oldu) Vahşî tarafından şehid edildi.
Hazret-i Hamza şehîd olduğunda, oruçlu idi. Sevgili Peygamberimiz "sallahü aleyhi ve sellem", kendisi için “Seyyid-üş-Şühedâ=Şehîdlerin Efendisi” buyurdu ve cesedini meleklerin yıkadıklarını haber verdi. Savaş bitmişti. Şehitlerin yanlarına gidildi. Peygamber efendimiz, Hamza’nın mübârek cesedinin kesilip biçildiğini görünce dayanamayıp ağladı. Mübârek gözlerinden yaşlar akarak şöyle buyurdular:
“Ben, şu şehitlerin, Allahü teâlânın yolunda canlarını fedâ ettiklerine, kıyâmet günü şâhitlik edeceğim. Onları kanlarıyla gömünüz. Vallahi, kıyâmet günü mahşere yaraları kanayarak gelecekler. Kanlarının rengi, kan rengi, kokuları da misk kokusu olacaktır.
Bana Cebrâil "aleyhisselâm" gelip, Hamza bin Abdülmuttalib’in göktekiler katında “Allah’ın ve Resûlünün arslanıdır.” diye yazıldığını haber verdi.”
Hazret-i Hamza’nın ve diğer şehitlerin cenâze namazları kılındı. Hazret-i Abdullah bin Cahş ile hazret-i Hamza’nın cenâzeleri aynı kabre kondu. Hazret-i Hamza, hazret-i Abdullah’ın dayısı idi.
Hazret-i Hamza orta boylu, heybetli, güçlü, kuvvetli, haysiyet ve şerefine bağlı, kahraman ve merhametliydi. Kılıcını çok iyi kullanır ve mükemmel ok atardı. Haksızlığa dayanamazdı. Pehlivan ve çok mert bir yiğitti. Peygamberimiz "aleyhisselam", kabrini ziyârete gider, selâm verir, mezârdan “Ve aleykümselâm yâ Resûlallah” diye cevap gelirdi.
Hazret-i Hamza’yı şehid eden Vahşî "radıyallahü anh", bilâhare Müslüman oldu. Reslûlullah efendimiz; “Mîrac gecesi, Hamza ile Vahşî’yi Cennet’te kolkola giderken gördüm.” buyurmuştur.
Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 8, s. 286-287
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"