Eshab-ı kiramın büyüklerinden. Anne ve babası ilk İslam şehididir. Babası Yaser, aslen Yemenlidir. Mekke’ye gelip yerleşti. Sümeyye "radıyallahü anha" ile evlendi. Bu evlilikten Ammar dünyaya geldi. Doğum tarihi kesin bilinmemektedir. Fakat kendisi; “Ben yaşça Resulullah efendimizin akranı idim.” demiştir. 657 (H. 37)de Kufe’de vefat etti.
Ammar "radıyallahü anh" ilk Müslümanların otuzuncusudur. Mekke’de Müslüman olduğunu ilk açıklayanlardandır. Babası Yaser, oğlu Abdullah ve Annesi Sümeyye, müşrikler tarafından görülmedik şiddetli işkence ile şehid edildiler. Ammar "radıyallahü anh" kafirlerin dediğini kalbiyle tasdik etmeyip diliyle söyledi. Kafirlerin elinden kurtulup, Resulullah’ın "sallallahü aleyhi ve sellem" yanına geldi. Kafirlerin eza ve cefasından ağladı. Resulullah "sallallahü aleyhi ve sellem", iki mübarek eliyle gözünün yaşını sildi ve teselli buyurdu.
Bu hadise üzerine; “Kim Allah’a küfrederse, onlara şiddetli bir azab vardır. Ancak kalbine iman yerleşmiş olduğu halde (küfür kelimesini söylemeye) zorlanıp, sadece diliyle söyleyenler müstesna.” mealindeki Nahl suresinin 106. ayet-i kerimesi nazil oldu. Resulullah "sallallahü aleyhi ve sellem" de hazret-i Ammar’a; “Müşrikler eziyet ederlerse yine böyle söyle.” buyurdular.
Ammar bin Yaser, Mekke devrinde gördüğü işkenceler karşısında Habeşistan’a hicret edenler arasında yer aldı. Daha sonra Mekke’ye ve Medine’ye hicret etti. İslamiyet’te mescid yapılmasına ilk teşebbüs eden o idi.
Ammar bin Yaser "radıyallahü anh" Bedr, Uhud, Hendek, Tebük gazası dahil, Resulullah efendimizin katıldığı bütün gazalarda bulundu. Her gazada kahramanca savaştı. Resulullah’ın "sallallahü aleyhi ve sellem" yanından hiç ayrılmadı. Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddik zamanında da aynı şecaat ve cesaretle döğüştü. Yemame’de mürtedlere (dinden dönenlere) karşı savaştı.
Hazret-i Ömer devrinde Kufe valiliği yaptı. Bir sene dokuz ay mükemmel idare etti. Hazret-i Ali devrinde, hazret-i Ali’nin ordusunda Sıffin Muharebesine katıldı. 657 (H. 37) senesinde 94 yaşında şehid oldu. Cenaze namazını bizzat hazret-i Ali kıldırdı. Elbisesi ile yıkanmadan Kufe Kabristanlığına defnedildi.
Ammar bin Yaser, hadis-i şerifleri en doğru bilenler arasında sayılmaktadır. Şöhretini, dünyaya düşkün olmamasına ve haramlardan sakınmasına, insanlar üzerinde bıraktığı itimada, davasına sadakatle bağlılığına borçludur.
Uzun boylu, buğday tenli, ak sakallı, nur yüzlü bir zattı. Altmış iki hadis-i şerif rivayet etmiştir. Rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
Dünyada iki yüzlü olanların, kıyamet günü ateşten iki dilleri olur.
Ebu Vail şöyle anlattı: “Ammar bin Yaser bize kısa bir hutbe okudu. Hutbeyi okuyup, indikten sonra kendisine, hutbeyi gayet kısa okuduğunu söyledik. Bunun üzerine şöyle dedi: "Resulullah'ın "sallallahü aleyhi ve sellem", şöyle buyurduğunu duydum: Bir kimsenin namazının uzun, hutbesinin kısa olması, onun fıkıh bildiğine alamettir. Namazı uzun, hutbeyi kısa yapınız."
Hazret-i Ammar hadis-i şerifle medh olundu: Cennet üç kişiye müştaktır (şiddetli arzu duyar). Bunlar; Ali, Ammar ve Selman’dır.
Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 2, s. 133
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"