Ebû Süfyânın oğlu idi. Hicretin birinci senesi tevellüd etdi (doğdu). Resûlullahı (aleyhisselâm) göremedi. Arabistânın meşhûr dört dâhîsinden biridir. Anası bir câriye idi.
Hazret-i Ömer, kendisini Basra vâlîsi yapdı. Hazret-i Alî, Basrada beyt-ül-mâl me’muru yapdı ve Basra vâlîsi yapdığı Abdüllah bin Abbâsa, Ziyâdın sözüne göre hareket etmesini emr buyurdu. Cemel vak’asına karışmadı. Cemelden sonra, hazret-i Alî, bunu Basra mâliye müdîri yapdı. Abdüllah ibni Abbâs, Basradan Kûfeye giderken, yerine Ziyâdı vekîl bırakdı. Hazret-i Alî, bunu Fâris ve Kirman vâlîsi yapdı. Buralardaki karışıklıkları düzeltdi. Huzûr, râhat getirdi. Hazret-i Mu’âviye halîfe olunca, Fârisde vâlî idi. Bî’at etmemişdi. Bunu 45 senesinde Basraya sonra Horasana vâlî yapdı. Kûfeyi, Bahreyn ve Ümmânı da emrine verdi. Bu da bî’at ve çok hizmet etdi. Eshâb-ı kirâmın büyüklerine yüksek makâmlar verdi. Sağ elinde çıban çıkıp, 53 de vefât etdi. Oğlu Ubeydüllah, 53 de 25 yaşında iken Horasan vâlîsi oldu. Buhârâyı feth etdi. 55 de Basra, 60 da Kûfe vâlîsi oldu. Ömer bin Sa’d bin Ebî Vakkası dörtbin askerle 61 de Kerbelâya gönderdi. Hazret-i Hüseyni teslîm alıp getirmesini emr etdi. Teslîm olmayınca hücûm edip, Şimrin emri ile, Sinân bin Enes tarafından şehîd edildi.
Kaynak: Eshâb-ı Kirâm Kitabı s. 408, Hakikat Kitabevi
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"