Doğum Tarihi: 15 Şubat 1932 Doğubayezid/AĞRI
Vefat Tarihi: 31 Aralık 1988 / İSTANBUL
Zamanımız mütefekkir, eğitimci ve yazarlarından. Peygamber efendimizin torunu hazret-i Hüseyin’in soyundan olup, seyyiddir. Babası Van gümrük müdürlüğünden emekli Abdülhakim Efendi, annesi Cevahir hanımdır. Dedeleri, Van’ın Müküs (Bahçesaray) kasabasına bağlı Arvas (Doğanyayla) köyündendir. 15 Şubat 1932 (H. 7 Şevval 1350)de Ağrı ilinin Doğubayezid kasabasında doğdu. 31 Aralık 1988 (H. 22 Cemaziyel evvel 1409) tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Ahmed Arvasi yedi yaşına geldiği zaman, babası Van’a tayin edilince ilk tahsiline Van’da başladı, Doğubayezid’de bitirdi. Ortaokula Karaköse’de başladı, Erzurum’da bitirdi. İmkansızlıklar yüzünden liseye devam edemediği için, Erzurum Erkek Öğretmen Okulu’na (sonra Nene Hatun Kız Öğretmen Okulu oldu) kaydoldu ve 1952 senesinde bitirerek, öğretmen oldu. Önce Konya’da sonra Ağrı’nın Molla Şemdin köyüne tayin edildi. Ahmed Arvasi, yaratılışı icabı çok cömertti. Öğretmenlik yaptığı köyün halkı çok fakir olduğu için, çocukların çoğu, kalem-defter alamazdı. Aldığı maaşın çoğunu fakir çocuklara harcardı. Buradan askere gitti. Askerlik vazifesini bitirdikten sonra tekrar öğretmenliğe döndü. 1958 senesinde Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji bölümünü bitirdi. Eğitim Enstitüsünde okurken, Anadolu’dan gelen saf temiz gençlerin Enstitüdeki menfi propagandalarla dinlerini, imanlarını kaybettiklerine çok üzüldüğünü söylerdi. Bunun için ilk kitabı olan Kendini Arayan İnsan’ı yazdı.
Pedagoji bölümünü bitirdikten sonra, Erciş Öğretmen Okulu, sonra da Balıkesir Savaştepe Öğretmen Okuluna tayin edildi. İnsan ve İnsan Ötesi, Diyalektiğimiz Estetiğimiz, Eğitim Sosyolojisi adlı eserlerini bu zamanda yazdı. Yorucu öğretmenlik hizmetleri yanında gençliğin kendi kültür ve medeniyetine sahip çıkmaları için devamlı eserler ortaya koydu. Konferanslar verdi, gazete ve dergilerde makaleler yazdı.
Balıkesir, Bursa, İstanbul Eğitim Enstitülerinde senelerce Türk Milli Eğitimine hizmet etti. Doğu Anadolu Gerçeği eserini yazdı ve 1979 yılında emekliye ayrıldı. Makaleleri; Türk İslam Ülküsü (üç cild) ve Size Sesleniyorum adlı kitabında toplandı.
Vefatından birkaç sene evvel kalp rahatsızlığına yakalandı. Çok yıpranmasına rağmen, konferans ve günlük yazılarına devam etti ve daima Türk-İslam Ülküsünü savundu. Vaktinin çoğunu ibadet ve kitap okuyarak geçirirdi.
31 Aralık 1988 tarihinde, günlük makalesini yazarken, daktilosunun başında kalb krizinden vefat etti. 1 Ocak 1989 tarihinde, Fatih Camiinde kılınan cenaze namazından sonra, kendini sevenlerinin omuzunda kalabalık bir cemaat tarafından, İstanbul-Edirnekapı Kabristanlığına defnedildi.
Ahmed Arvasi, Türk Milli Eğitimine hizmet ederken vatan ve milletini seven çok değerli gençler yetiştirdi. Her şeyin faniliğini, dünyanın geçiciliğini, ebedi hayatın öldükten sonra başlayacağını, Allah ve Resulü’ne muhabbetin esas olduğunu gençlere ve tanıdıklarına hep söylerdi.
Kendisi görüşünü şöyle açıklar:
“Ben İslam, iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, Türk milletini iki cihanda aziz ve mesud görmek isteyen ve böylece İslamı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. Benim milliyetçilik anlayışımda ırkçılığa, bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna asla yer yoktur. İster azınlıklardan gelsin, isterse çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım. Bunun yanında şanlı Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem); “Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz.” “Kavminin efendisi, kavmine hizmet edendir.” “Vatan sevgisi imandandır.” hadis-i şeriflerine bağlıyım. Yine şanlı Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem); “İlim mü’minin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın.” hadis-i şeriflerindeki mukaddes ölçüye bağlı olarak, hızla muasırlaşmak gereğine inanmaktayım. Bu, Türk-İslam kültür ve medeniyetinin yeniden doğuşu olacaktır.
Asla, unutmamak gerekir ki, yabancı ideolojiler, yabancı ve istilacı devletlerin fikir paravanaları olup, milletleri içten vuran sinsi tuzaklardır. Bunu bildiğim, buna inandığım içindir ki, Türk milletini parçalama oyunlarına ve tertiplerine karşı durmayı, büyük bir namus ve vicdan borcu bilmekteyim.”
Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"