İlk Türk dil bilgini.
Doğum Tarihi: 1025
Vefat Tarihi: 1090
Hayâtı hakkında bilinenler pek azdır. Ortaya koyduğu eserleri ile, Türk diline büyük hizmet etmiştir. On birinci asırda Karahanlılar Devleti devrinde yetişmiştir. Keşf-üz-zünûn’da adı Mahmûd bin Hüseyn bin Muhammed olarak geçmektedir. Kendi rivayetine göre babası Barsçanlı bir beydir. Kaşgarlı Mahmûd, nesebce asîl bir aileye mensubdur. Eserini halîfe Ebü’l-Kâsım Abdullah bin Muhammed-ül-muktedî bi emrillah’a 1072 senesinde sunmuştur. 1071-1077 seneleri arasında Bağdâd’da bulunmuş, Türk dili ve kültürünün Arab dünyâsına tanıtılmasında büyük rol oynamıştır. Buradan hareketle Kaşgarlı Mahmûd’un 1025 senelerinde doğup 1090 senelerinde öldüğü ve on birinci asrın ilk üç çeyreğini yaşadığı sanılmaktadır.
Çağının İbn-i Fadlân, Gerdîzî, Tâhir Mervezî, Muhammed Avfî, Beyhekî gibi önde gelen ve Türk hayat ve cemiyetlerine yer veren İslâm âlimleri yanında, Kaşgarlı Mahmûd; mensubu bulunduğu milletin ictimâî ve kültür hayâtına eğilmiş, bu uğurda Türk illerini adım adım dolaşmıştır. Zâten devrinde müslümanlığı kabul eden ve ilk Türk devleti olan Karahanlılar, Türkçe’yi devletin resmî dili hâline getirmişlerdir. Onun bu başarılarında devletin de yardımcı olması ve bu gibi kültür teşebbüslerini desteklemesi, müessir olmuştur. Gerçekten hükümdarlara sunulan eserler bu devirde îtibâr görmüş ve müellifler taltif edilmiştir.
Türk dili, islâmî sahaya bu devirde devlet dili olarak girmiştir. Yine bu devirde malzeme ve kültür sahasında gelişmiş bir edebiyata sahiptir. Fakat bu malzeme, halkın içinde yaşadığından dağınık ve toplanmaya muhtaçtı. Bilhassa sözlü edebiyatın yazıya geçirilmesi Türkçe’nin incelenmesi kaçınılmaz bir mecburiyet olmuştu. Bu hususların gerçekleşmesi sayesinde Türkçe, varlığını ve devamlılığını sürdürebilecek ve geniş bir sahaya yayılmış bulunan Türk dünyâsı bir dil ile konuşup yazabilecekti. Türkçenin ufkuna bu devirde doğan iki kişiden biri; Kaşgarlı Mahmûd, diğeri ise Balasagunlu (Kuzordulu) Yûsuf’tur. Her ikisi de ortaya koydukları eserleri ile Türk dil birliğinin asırlarca devam etmesinde mühim roloynamışlardır. Kaşgarlı Mahmûd, Türk dil ve kültürünü Arab muhitine aşılamak ve tanıtmak gayesi gütmüştür.
Kaşgarlı Mahmûd, filolog, etnograf, ilk Türk haritacısı ve toponimistidir. Divânü Lügati’t-Türk adlı eserinde yaşadığı devirdeki Türk illerinin ve boylarının ağızlarını canlı olarak tesbit etmiştir. Böylece Türk kültür ve geleneklerine ait malzemeyi toplamış ve anonim malzemenin kaybolmasına mâni olmuştur. Bu şekilde Türk dilinin zenginliğini Arab ve Fars dilleri yanındaki değerini isbâta çalışmıştır. Hattâ Kitabu Cevâhir-ün-Nahvi fi Lugat-it-Türk adlı gramer kitabını Türkçeyi Arablara öğretmek gayesi ile kaleme almıştır. Böylece o, Türk dili ve kültürünün yükseliş ve gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Yalnız Kaşgarlı Mahmûd eserini meydana getirirken, Türk illerini, obalarını, bozkırlarını birer birer dolaşmış, Türk diline ve kültürüne ait bulduğu malzemeyi büyük bir titizlikle incelemiş ve eserine almıştır. Zâten o, Türklerin bütün illerini, obalarını, bozkırlarını gezip gördüğünü; Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma, Kırgız boylarının dillerini zihnine nakşettiğini, her Türk bölüğünün ağız ve şivelerini en ileri bir surette ortaya koyduğunu belirtmiştir. Bunları karşılaştırdıktan sonra; Türk ağız ve şivelerinin en kolayının Oğuz, en dürüst ve kullanışlısının Yağma ve Tuhsi şîvesi; edebî şîve için ise, hanların konuştuğu devlet dili olan Kaşgar Türkçesi olduğu neticesine varmıştır.
İlim âleminde ve Türkiye’de yeteri kadar çalışma yapılmamış olan Dîvân’ı Arabça yazılmasına rağmen, Orta Asya’da yaşayan Türk cemiyet hayâtına sıkı sıkıya bağlıdır. Seyyah bir müellif ve dil âlimi olması onun Kaşgar ile Bağdâd arasında gidip gelmesine sebeb olmuştur. Fikirleri her asırda canlı kalmış ve diyalektoloji ilminin kurucusu olmasının yanında, mukayeseli ağız çalışmalarının da başlatıcısı olarak her zaman anılmıştır.
Kaşgarlı Mahmûd, sonunda yine memleketine dönmüş ve eski bir Türk ülkesi olan ve bugün de Türkleri barındıran Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde ölmüştür. 1983 senesinin Temmuz ayında bulunan kabri, Kaşgar’a 35 km. uzaklıktaki Azak köyündedir. Bugün Gobi Çölü kıyısında olan köy, Upal kazasına bağlıdır.
Kaşgarlı Mahmûd’un bilinen iki eseri vardır. Bunlardan birincisi Dîvânü Lügat-it-Türk adlı meşhûr eseridir. Büyük bir kültür hazînesi olan ve Arabça yazılan eser, yazıldığı zamandan beri Türk dünyâsının en kıymetli ve ana eseri durumunda olup, Türk dil ve kültürünün hazinesidir. Dîvân bu yönü ile sâdece bir kamus değildir. Onda oldukça büyük bir malzeme bolluğu görülmektedir. Bu bakımdan dünyâ edebiyatında emsali görülmemiş bir eserdir. Eserde, Türk dilinin Arabça olarak açıklaması da yapılmıştır. Dilbilgisi terimleri de Arabça verilmiştir. Bulundurduğu malzeme bakımından ise, Dîvân, Türk şîve ve ağızlarında metinlere yer vermiştir. Bu bakımdan Kaşgarlı Mahmûd için “Karşılaştırmalı Türk Dili Araştırma Mektebi’nin kurucusu” dense yeri vardır. Eserde, Çu-Çi adlı halk arasında ünlü bir şâirden de haber verilmiştir.
İmlâ sistemi bakımından eserde Kaşgarlı Mahmûd, kendisine has bâzı imlâ hususiyetlerine yer vermiştir. Daha çok fonetik yönden bâzı düzenlemeler yapan Kaşgarlı, başta iki elifle başlayan a sesine de yer vererek, sonları Macar Türkoloğu Ligeti tarafından ortaya atılacak olan Türkçede uzun vokal mes’elesini de eserinde ele almıştır. Meselâ; aaçlık, aat, aak, aaş, aar, aay gibi kelimeler başta iki elifle yazılmışlardır. Ayrıca tek elifle yazılan aç, at, ak, aş, az, ay gibi kelimeler de Dîvân’da yer almıştır. Buna ilâveten f ile b arasında bir ses olan f üstünde üç nokta ile gösterilen w sesi Kaşgarlının kendi eklemesidir.
Kaşgarlı Mahmûd’un bu esere ilâve ettiği ilk Türk cihan haritasında, Türklerle meskûn saha ile, bunların uzaktan yakından münâsebette bulundukları bâzı milletler ve memleketler gösterilmiştir. Haritada dağlar kırmızı, denizler yeşil, kumluk sahalar sarı, ırmaklar mavi renklerle gösterilmiştir. Haritanın ana merkez noktasında Türk hükümdarlarının oturdukları Balasagun şehri yer almaktadır. Diğer coğrafî adlandırmalar, yer adları ve memleketler de, haritanın merkezine göre ayarlanmıştır. Türklerin ilgisi bulunmadığı sahalar ve milletler, haritada yer almamıştır. Damgaları ile birlikte Türk uluslarının verilmesi eserin dikkat çeken bir yönüdür. Yalnız burada Oğuz boyuna mensûb yirmi iki ulusun yâni boyun damgaları yer almıştır.
Kaşgarlı Mahmûd’un ikinci eseri bir gramer kitabıdır. Cevâhir-un-Nahvi fi Lugat-it-Türk adındaki bu eser, Türkçe’nin ilk gramer kitabıdır. Fakat çok aramalara rağmen hâlâ ele geçmemiştir.
Dîvân-ü Lügat-it-Türk’de bulunan atasözlerden bâzıları:
Biş erngek tuz ermes (Beş parmak bir olmaz.)
Tay atasa at tinur; oğul eredse baba dinlenür (Tay at olsa, at dinlenir; oğul büyürse, baba dinlenir.)
Kaynak: İslâm Tarihi Ansiklopedisi Cilt: 7 s. 25-27
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"