Atomun yapısı ile alâkalı çalışmaları ile tanınmış, kuantum mekaniğinin kurucusu olan Alman fizikçisi.
1901’de Würzburg’da doğdu.
1 Şubat 1976’da Münih’te vefât etti.
Münih Üniversitesinde Arnold Sommerfeld ile berâber araştırmalar yaptı. Daha sonra Max Born, David Hilbert ve Niels Bohr gibi meşhur fizikçilerle çalıştı. Heisenberg (1925’te) ve Evwin Schrödinger (1926’da) ayrı ayrı atomun kuvantum (dalga) mekaniğini farklı olarak, fakat matematik yönünden eşit şekilde formüllendirdiler. Bunların teorileri 1928 senesinde İngiliz teori fizikçisi Pal Dirac tarafından genişletilip geliştirildi. 1927’de Leipzig Üniversitesi fizik profesörlüğüne tâyin edildi. Aynı yıl meşhur belirsizlik prensibini ortaya koydu.
Atom yapısı bilgisine katkılarından dolayı fizik dalında 1932 Nobel mükâfâtına lâyık görüldü. 1941 senesinde şimdiki Max Planck Enstitüsünün müdürü olan Heisenberg, 1958’de, atomun içindeki temel parçacıkların yapısını îzâh eden, birleşik sâha teorisinin formülünü ortaya koydu.
Heisenberg, hiçbir fizik bilgininin açıklama yapamadığı bir konuyu da aydınlattı. Bu konu, atom çekirdek yapısına âit olup, Mezon Alan Teorisi olarak isimlendirilmiştir.
Atom çekirdeğinde protonlar ile nötronlar bulunur. Hakîkatte, protonlar artı (+) yüklü olduğundan bir arada bulunamazlar. O hâlde atom çekirdeğinde öyle bir olay vukû bulmalıdır ki, bu sebeple protonların birarada durması mümkün olsun. Olay şöyle cereyân eder:
Çekirdekteki bir protona, yanındaki nötrondan eksi (-) yüklü bir eleman (mezon) sıçrar. Eksi yük kazanan proton nötron olur. Eksi yük kaybeden nötron da protona dönüşür. Bu olay sâniyenin çok küçük bir kesrinde vukû bulur. Öyle ki, protonlar birbirlerini itmeye zaman kalmadan nötron olurlar. Bu hâl böyle devâm eder. Atom çekirdeğindeki mezon alış verişi bir an için dursa, fizik âlemi ânında yok olur.
Heisenberg’in belirsizlik prensibi şöyledir:
Bir elektronun yerini tesbit edebilmek için dalga boyu kısa olan ışınlara ihtiyaç vardır. Bu ışınlar da enerji paketlerinden (fotonlardan) ibâret olduğundan, elektrona çarparak onun yerini değiştirirler. Elektrona çarparak onu etkilememesi için fotonları çok küçük ve dalga boyu uzun olan ışınların kullanılması gerekir. Bu sûretle elektronun hareketinde önemli bir değişme olmayacaktır. Fakat uzun dalgalı ışınlar kuvvetli bir görüntü sağlamadığından, ancak çok belirsiz bir görüntü elde edilir. Şu halde, bir elemanın yerini tesbit etmek mümkün değildir. Bu prensip, tabiî ilimlere bir sınır göstermektedir.
1956 senesinde İstanbul’a gelip konferanslar veren W.Heisenberg, bir konferansında sözlerini şöyle bitirmiştir: “Bütün nutuklarımda, atomdaki enerjiden nasıl istifâde edilebileceğini anlattım. Şimdi aklımıza haklı olarak, şu suâl gelmektedir: Bu muazzam kudreti, küçücük yere kim ve nasıl koydu? Buna ancak metâfizik, yâni ilm-i kelâm (ilâhiyât) cevap verecektir.” Adada kendisini gezdiren bir profesörümüz, bu suâle hangi dînin cevap vereceğini sorduğu zaman; “Buna ancak İslâm dîni cevap vermektedir. Ben ve arkadaşım atom âlimi Hahn bu fikirdeyiz.” demişti. İslâmiyet’in yüksekliğine ve üstünlüğüne hayran olduğunu müteaddid defâlar îlân eden Heisenberg sonunda Müslüman olmuştur.
Kaynaklar: http://en.wikipedia.org/wiki/Werner_Heisenberg, Yeni Rehber Ansiklopedisi
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"