Ampülü ilk bulan Amerikalı ilim adamı. 1847’de doğmuş, 1931’de ölmüştür.
7 yaşında okula başlamış, ancak öğretmenleri, anlaması yavaş diyerek okuldan uzaklaştırmıştır. Buna rağmen, okuma yazmayı öğrenmiş, daha 12 yaşındayken Detroit ile Port Huron arasındaki demiryolu hattında çalışmaya başlamıştır. Bu sırada teknik yayınlara ilgi duymuş, boş vakitlerinde devamlı teknolojik kitapları okumuş ve bilinen makinaları geliştirme yollarını araştırmıştır. 1859’da Port Huron ile Detroit arasındaki Grand Trunk demiryolunda gazete sattı. Buradan kazandığı parayla 1862 senesinde basit ve elle çalışan bir baskı makinası almış, baskısı ve neşriyâtı kendisine âit olan haftalık Herald adındaki gazeteyi çıkarmıştır. Daha sonra telgrafçılığı öğrenerek Mount Clemeas’ta telgrafçı oldu. Bu işinden de kısa zamanda sıkılan Edison, buluşlarla ilgilenmek istediği için birkaç iş değiştirmiştir. 1864 senesinde İndiannapolis’te iken ilk defa otomatik telgraf cevaplayıcısını keşfetmiş, bunu ölümüne yakın pekçok buluşları tâkib etmiştir. 1869’da New York’ta iş bulduktan sonra, telgraf ve telgraf sesi üzerine çalışmaya başlamıştır.İçlerinden birisini 40.000 dolara sattığı buluşlarından dördünün patentini almıştır. Bu para ile New York’ta teferruâtlı bir elektrik laboratuvarı inşâ ettirmiştir. 1876’da sıhhati bozulduğundan çalışmaya ara vermiş, fakat, emrinde çalışan kişileri keşif yapmaya ve araştırmaya teşvik etmiştir. Laboratuvarlarını, Menlo Park’ta tekrar açmış, daha sonra West Orange’a taşıyarak emrinde binlerce işçi çalıştırmıştır.
Keşifleri kronolojik sıraya göre şöyledir: Remington hâline gelen daktilo, telgraf ve sinyal cihazı, tek hattan aynı anda çeşitli alıcılara mesaj göndermeye yarayan quadruple telgraf vericisi, daha sonra kopya makinası hâline gelen bir makina, elektrik lokomotifi, ampül, vanalı vites, 7 adet elektrik güç transmisyon patenti, demiryolu sinyal sistemi, cam yapım âleti (tabaka levhâ hâlinde) kinetogratik kamera (ilk hareketli kameranın gelişmemiş hâli), sun’î sıva, şarjlı galvanik piller, kompresörle kullanılabilen boyalar, yapım malzemeleri, otomobil tahrik edici ve devamlı ikmâl edici sistemler, renklerin çeşitlerini görmek için geliştirilmiş metodlar, el fenerleri, transmiterler, alkalinli piller, radyo alıcıları, sentetik kauçuk vs.
Birçok keşifleri yanında ilk elektrik ampülünü yaparak insanlığa hizmette bulunan bu büyük Amerikan kâşifi Edison hakkında, en yakın mesâî arkadaşı olan Martin André Rosonoff şu hâtırayı anlatıyor:
Bir gün laboratuvara girince Edison’un kendinden geçmiş, çok dalgın bir hâlde hiç kımıldamadan elinde tuttuğu bir kaba baktığını gördüm. Yüzünde büyük bir hayret, hürmet, takdir ve tâzim ifâdesi vardı. Yanına tam yaklaşıncaya kadar, geldiğimin bile farkına varmadı. Sonra beni yanında görünce, elindeki kabı bana gösterdi. Kap, cıva ile doluydu. Bana; “Şuna bak!” dedi. “Bu ne muazzam bir eserdir! Sen cıvanın hârikulade bir şey olduğuna inanır mısın?” Ben; “Civa, hakîkaten hayrete değer bir maddedir!” diye cevap verdim. Edison konuşurken sesi titriyordu. Bana; “Ben cıvaya bakınca, bunu yaratanın büyüklüğüne hayran oluyorum. Buna ne türlü hassalar vermiş. Bunları düşündükçe, aklım başımdan gidiyor!” diye mırıldandı. Sonra tekrar bana döndü: “Dünyâdaki bütün insanlar bana hayrandır. Benim yaptığım birçok keşifleri, birçok yeni buluşları birer hârika, birer başarı sanıyorlar. Beni insan üstü bir varlık gibi görmek istiyorlar. Hâlbuki ne büyük yanlış! Ben, beş para bile etmeyen bir bulucuyum. Benim buluşlarım esâsen dünyâda bulunan, fakat o zamâna kadar insanların göremedikleri büyük hârikaların ancak ufacık bir kısmını meydana çıkarmaktan ibarettir. Bunu ben yaptım! diyen bir insan, ancak en büyük yalancı, en büyük budaladır. İnsan, elinden hiçbir şey gelmeyen âciz bir yaratıktır. İnsan, ancak bir parça konuşabilen, biraz düşünebilen bir mahlûktur. İyi düşünse, azâmete kapılmaz, aksine, ne kadar boş olduğunun farkına varır. İşte ben de, bunları düşündükçe ne kadar kudretsiz, ne kadar âciz, ne kadar zayıf bir yaratık olduğumu anlıyorum. Ben mûcidim ha! Asıl mûcid, asıl yaratıcı işte O’dur, Allah’tır!” dedi.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"