Osmanlı Devletinin son yıllarında görev alan kumandan ve devlet adamlarından.
Midilli’de 1872’de doğdu.
22 Temmuz 1922’de öldürüldü.
Askerî Eczâcı Mehmed Nesîb Efendinin oğludur. 1890’da Kuleli Askerî Lisesinden 1895’te de Harp Akademisinden mezûn oldu. Genelkurmay Birinci Şûbesinde bulundu. Kırklareli İstihkâm İnşâatı Şûbesinde çalışmak üzere İkinci Orduda görev yaptı. Daha sonra Selânik’teki Redif Fırkası Kurmaybaşkanlığına tâyin edilerek Üçüncü Ordu emrine verildi.
Cemâl Paşa, Osmanlı Devletinin içinden sarsılıp, daha sonra yıkılmasına zemin hazırlayan meşhur İttihat ve Terakki Cemiyetinin ileri gelen reislerinden ve faal elemanlarından idi. Nitekim adı geçen cemiyetin 1899 yılında Selânik’te Talat Paşa ve arkadaşları tarafından kurulması üzerine Cemâl Paşaya, bu yıkıcı cemiyetin ordu içinde teşkilâtlandırılması ve Sultan İkinci Abdülhamîd Han gibi bir pâdişâhın, istibdat yaygaralarıyla tahttan indirilmesini sağlayacak faaliyetleri yürütmek vazîfesi verilmişti. Netîcede Cemâl, Enver, Talat ve diğer cemiyete üye paşaların yıkıcı çalışmaları etkisini gösterdi ve Sultan Abdülhamîd Han zorla tahtından indirildi. Pâdişâh’a tahttan indirildiğini bildirmek için saraya gelen heyet arasında Ermeni Aram, Yahûdî Emanuel Karasu’nun bulunması, cemiyetin vatan hâinleri ile ne derece irtibat hâlinde olduğunu açıkça göstermektedir.
Cemâl Paşa, 1909’da Adana vâlisi 1912’de Bağdât vâlisi oldu. Vâliliği sırasında yaptığı zulümler ve haksızlıklar meşhurdur. Bilhassa Adana’da Ermenilerin hatırı için, Erzin Kazâsı müftîsi dâhil yüzlerce Müslümanı îdâm etti. Bu yaptığı zulümleri Hâtırât’ında açıkça îtiraf etmektedir. 1912’de Bulgarlarla yapılan muhârebede kumandan idi, ancak muvaffak olamayıp, Çatalca hattına kadar çekilmek zorunda kaldı. Aynı yıl menzil müfettişi ve ordu idâre reisi oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti hükûmeti ele geçirince, Cemâl Paşa 1913 yılında İstanbul muhâfızı yapıldı. Enver Paşa Harbiye Nâzırı olunca, Cemâl Paşa önce Nâfiâ Nâzırı, sonra da Bahriye Nâzırı oldu. Enver ve Talat Paşalara uyarak 1914’te Almanya ile yapılan ittifak anlaşmasını kabul etti. Zâten Balkan Savaşlarından büyük bir zararla çıkan Osmanlı Devleti, böylece Birinci Dünyâ Harbine sokulmuş oldu. Savaşta yüzbinlerce vatan evlâdı şehid olurken, altı asırlık Osmanlı Devleti de yıkılıp, memleket işgâl edildi.
Cemâl Paşa, Birinci Dünyâ Savaşı çıktığı zaman,Harbiye Nâzırlığı yanında, İkinci Ordu kumandanlığını da üstlendi. Daha sonra Enver Paşanın emriyle Suriye’nin güvenliğini sağlamak ve Mısır’ı İngiliz istilâsından korumak vazîfesiyle Dördüncü Ordu kumandanlığına tâyin edilerek Suriye’ye gitti. Suriye’de bulunduğu sırada, krallar gibi zevk ve safâ içinde yaşadı. Halka, bilhassa şeriflere zulmetti. Bütün bunları Münevver Ayaşlı acı bir üslubla anlatmaktadır. Cemâl Paşanın burada emrindeki 12.000 kişilik orduyu Sina Çölünden geçirme teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı ve ordumuzun büyük bölümü helâk oldu.
1915 senesinde Enver, Talat ve Cemâl paşalar arasında ayrılıklar çıktı. Bu ayrılık şeflik iddiâsından dolayı idi. Cemâl Paşa diğerlerinin siyâsetini tasvip etmiyor, bulunduğu yerlerde Ermenilerle işbirliği yapıyordu.
Cemâl Paşa ve adamlarının Suriye’deki şeriflere ve yerli halka yaptıkları zulümler ve İngiliz câsuslarının propagandaları neticesinde Araplar arasında Arap milliyetçiliği fikri ve Osmanlı düşmanlığı hızla yayılıyordu. Cemâl Paşa bu durumda kendini kurtarmak için, Suriye’nin çeşitli bölgelerine Ermenileri yerleştiriyor ve onlarla işbirliği yapmaktan çekinmiyordu. Cemâl Paşa ile diğer paşalar arasındaki ihtilafı bilen Ermeniler, Cemâl Paşaya Suriye krallığı vâd ederek İstanbul Hükümetine isyân ettirmek istediler. Bunun için bir plan da hazırladılar. Ancak büyük devletlerin anlaşamaması sebebiyle bu plan gerçekleşmedi.
Şam’da durumun aleyhine döndüğünü gören Cemâl Paşa 1917’de İstanbul’a döndü.
Osmanlı Devletinin Birinci Dünyâ Harbine girmesinde olduğu gibi, mağlûbiyetinde de İttihat ve Terakki Cemiyetinin mesûliyeti büyüktür. Hükûmetin ileri gelenlerinden her biri yenilgi üzerine yurt dışına kaçtılar. Cemâl Paşa Berlin ve Münih’e gitti. Bolşevik ihtilâlcileriyle tanıştıktan sonra Rusya’ya geçti. Oradan Taşkent’e gidip, güyâ onları kurtarma faaliyetlerine girişti ise de, Enver Paşanın da Türkistan’a gelmesi üzerine oradan ayrılıp Tiflis’e gitti. Orada Ermeni komitecileri tarafından 22 Temmuz 1922’de öldürüldü. Önce Tiflis’de gömüldü ise de sonra Erzurum’a getirilerek şehitliğe gömüldü.“Plevne Savunması” adlı eseri 1898’de, Hatıraları ise 1923’te İstanbul’da basıldı. Cemâl Paşanın 5 oğlu vardı.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"