Dînimizde bildirilen namaz ve gusül abdesti alma şekillerinden birisidir.
Teyemmüm, lügatta “kastetmek, niyet etmek” demektir. Dînimizde teyemmüm, suyun bulunmadığı veya kullanılmasının mümkün olmadığı durumlarda toprak cinsinden olan her temiz şeyle namaz ve gusül abdesti almak demektir.
Dînimizde, namaz kılmak için abdestsiz olan kimsenin abdest alması, cünüp olanın da gusül etmesi farzdır. Abdestsizlikten ve cünüplükten kurtulmak için suyla temizlenmek esastır. Suyun bulunmaması veya kullanılamaması hâllerinde temiz toprakla teyemmüm etmeyi de dînimiz temizlik kabul etmiştir. Bu husus, dînimizin Müslümanlara gösterdiği kolaylıklardan biridir. Demir, bakır, tunç, kalay, altın, gümüş ve bütün mâdenler, yanıp kül olanlarla teyemmüm edilmez. Bunların üzerinde toz varsa, o tozla yapılır. Teyemmüm yapabilmek için, suyu aramak ve arayıp bulamamak, suyu nereden temin edebileceğini âdil bir Müslümana sormak lâzımdır.
Suyun bulunamaması veya olup da kullanılamaması yedi şekilde olur:
1- Su bir mil (1920 m) uzaktaysa (Ancak şehirde her zaman su aramak farzdır.),
2- Suyla abdest alınca, hastanın hastalığı artacaksa,
3- Kendi başına abdest ve gusül alamayacak şekilde hasta olan para ile dahi yardımcı bulamazsa,
4- Gusül abdesti alınca soğuktan ölmek tehlikesi varsa,
5- Su yakın olduğu hâlde yanında düşman, yırtıcı hayvan, nöbetçi bulunuyorsa,
6- Kuyudan su çıkarmak için ip, kova ve inecek kimse yoksa,
7- Yolculukta yanlarındaki su, ancak kendinin, yol arkadaşlarının ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadarsa.
Bu durumlarda ve bir de cenâze ve bayram namazlarını kaçırmamak için teyemmüm edilebilirler. Yukarıda sayılan yedi şartın geniş açıklamaları fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde teyemmümle ilgili olarak Nisâ sûresi 43. âyet-i kerîmesinde meâlen:
“... Eğer hasta iseniz veya biriniz ayak yolundan gelirseniz yâhut da kadınlara dokunup da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa teyemmüm edin. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok affedicidir.” buyrulmaktadır.
Teyemmümün farzı üçtür:
1) Niyet etmek,
2) İki kolu dirseklerinden yukarı sıvalı olarak iki elin içini temiz toprağa sürüp, en az üç parmağı değmek üzere, iki avucuyla yüzünü bir kerre mesh etmek, yâni sığamak,
3) İki avucu tekrar toprağa sürüp, birbirine çarparak tozu toprağı silkeledikten sonra, önce sol elin dört parmağı içiyle sağ kolun alt yüzünü, parmak ucundan dirseğe doğru sığayıp, sonra kolun iç yüzünü, sol avuç içiyle, dirsekten avuca kadar sığamak ve sonra sol baş parmak içiyle sağ başparmak dışını sığamak. Sonra yine böyle sağ elle, sol kolu sığamaktır.
Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 19
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"