Allahü teâlânın meşhur 99 ismi. Allahü teâlânın isimleri çoktur. Bunlardan doksan dokuzu Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde bildirildi. Allahü teâlânın isimleri Tevkîfîdir. Yâni, İslâmiyette bildirilen isimleri söylemeye izin verilmiştir. Bunlardan başkasını söylemek yasaklanmıştır. Buna göre Allahü teâlâya “âlim” denir. Fakat, âlim demek olan “fakîh” denmez. Çünkü İslâmiyet Allahü teâlâya fakîh dememiştir.
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: “Allahü teâlânın Esmâ-i Hüsnâsı vardır. O hâlde O’na bunlarla duâ edin.” (A’râf sûresi: 180). İslâm âlimlerinden Kâdı Ebû Bekr Bâkıllânî "rahmetullahi aleyh" buyurdu ki: “Allahü teâlânın sıfatlarına uygun olup, O’na lâyık olmayan mânâların anlaşılmayacağı bilinen kelimeleri, Allahü teâlâya isim olarak söylemek câizdir.” Âlimlerin çoğu ise: “Belli doksan dokuz isimden başkası söylenemez” demişlerdir. Bundan dolayı Allahü teâlâya tanrı demeğe izin yoktur. Yâni tanrı demenin günâh olacağı bildirilmiştir. Allah ismini kullanmak istemeyip, bunun yerine tanrı demek veya doksan dokuz isimden birini bile kullanmak istememek çok büyük ve çirkin suç olacağı bildirilmiştir.
Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Muhakkak, Allahü teâlâya mahsûs olan doksan dokuz isim vardır. Her kim bunları okur veya ezberlerse, Cennet’e girer.” Yüce Allah’ın bu doksan dokuz ismi söylenerek duâ edilir. Allah’ı bilmek, isimlerini ve sıfatlarını bilmekle mümkün olacağından, Esmâ-ül-Hüsnâ’yı her Müslümanın öğrenmesi lâzımdır. Bu sûretle O’nun rızâsı kazanılmış olur. Hadîs-i şerîfte bildirilen 99 güzel isim şunlardır:
1) Allah | 51) Eş-Şehîd | |
2) Er-Rahmân | 52) El-Hakk | |
3) Er-Rahîm | 53) El-Vekîl | |
4) El-Melik | 54) El-Kaviyy | |
5) El-Kuddûs | 55) El-Metîn | |
6) Es-Selâm | 56) El-Veliyy | |
7) El-Mü’min | 57) El-Hamîd | |
8) El-Müheymin | 58) El-Muhsî | |
9) El-Azîz | 59) El-Mübdî | |
10) El-Cebbâr | 60) El-Muîd | |
11) El-Mütekebbir | 61) El-Muhyî | |
12) El-Hâlık | 62) El-Mümît | |
13) El-Bârî | 63) El-Hayy | |
14) El-Musavvir | 64) El-Kayyûm | |
15) El-Gaffâr | 65) El-Vâcid | |
16) El-Kahhâr | 66) El-Mâcid | |
17) El-Vehhâb | 67) El-Vâhid (El-Ehad) | |
18) Er-Rezzâk | 68) Es-Samed | |
19) El-Fettâh | 69) El-Kadîr | |
20) El-Alîm | 70) El-Muktedir | |
21) El-Kâbid | 71) El-Mukaddim | |
22) El-Bâsıt | 72) El-Muahhir | |
23) El-Hâfid | 73) El-Evvel | |
24) Er-Râfi’ | 74) El-Âhir | |
25) El-Muizz | 75) Ez-Zâhir | |
26) El-Müzill | 76) El-Bâtın, | |
27) Es-Semî’ | 77) El-Vâlî | |
28) El-Basîr | 78) El-Müteâlî | |
29) El-Hakem | 79) El-Berr | |
30) El-Adl | 80) Et-Tevvâb | |
31) El-Latîf | 81) El-Müntekım | |
32) El-Habîr | 82) El-Afüvv | |
33) El-Halîm | 83) Er-Raûf | |
34) El-Azîm | 84) Mâlikü’l-Mülk | |
35) El-Gafûr | 85) Zül-Celâli ve’l-İkrâm | |
36) Eş-Şekûr | 86) El-Muksıt | |
37) El-Aliyy | 87) El-Câmi’ | |
38) El-Kebîr | 88) El-Ganiyy | |
39) El-Hafîz | 89) El-Muğnî | |
40) El-Mukît | 90) El-Mâni’ | |
41) El-Hasîb | 91) Ed-Dârr | |
42) El-Celîl | 92) En-Nâfi’ | |
43) El-Kerîm | 93) En-Nûr | |
44) Er-Rakîb | 94) El-Hâdî | |
45) El-Mucîb | 95) El-Bedî’ | |
46) El-Vâsi’ | 96) El-Bâkî | |
47) El-Hakîm | 97) El-Vâris | |
48) El-Vedûd | 98) Er-Reşîd | |
49) El-Mecîd | 99) Es-Sabûr | |
50) El-Bâis |
Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmde bildirdiği doksan dokuz isminden bir çoğu, yaratıcı olduğunu göstermektedir. Meselâ: Mukît, Hâlık, Bârî, Musavvir, Rezzâk, Mübdî, Muîd, Muhyî, Mümît, Kayyûm, Vâlî, Bedî’ isimleri böyledir. Bu on iki isimden meşhur olan Hâlık ismi, “takdir, tâyin edici”, Bâri’ “var edici”, Musavvîr “sûret verici” demektir.
Allahü teâlânın sıfatlarını gösteren Âlim (bilici), Semî’ (işitici), Basîr (gören), Kâdir (gücü yetici, kudretli), Mürîd (dileyici) ve Mütekellim (söyleyici) ve bunlar gibi isimleri insanlar için.
Rahmân, Kuddûs, Müheymin, Hâlık, Kerîm gibi yalnız Allahü teâlâya mahsus isimleri insanlara isim yapmak haramdır, günâhtır. Bunları, Abdül-Kuddûs gibi abd kelimesi ile kullanmak gerekir.
Allahü teâlânın ismini söyleyince, işitince, yazınca, “Sübhânallah, Tebârekallah, Celle Celâlüh, Azze-ismüh, Cellet-Kudretüh veya Teâlâ” gibi saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak birincisinde vâcib (lâzım), tekrarında ise müstehâbdır (iyidir). Resûlullah efendimizin ismini işitince salevât söylemek de böyledir.
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"