Afrin Harekâtı başladığında Mehmetçik "nereye gidiyorsunuz? Sorusuna "Kızılelma'ya" diye cevap verdi.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Ankara Sanayi Odası 54. Yıl Ödülleri töreninde Afrin Harekâtı’na yönelik önemli açıklamalarda bulunurken, bir askerin “Nereye gidiyorsunuz?” sualine “Kızılelma’ya gidiyoruz” dediğini hatırlatarak, “Evet, bizim bir Kızılelma’mız var. Biz o hedefe doğru gidiyoruz” diye konuştu.
Bu konuşmayla birlikte, Kızılelma nedir ne değildir, basında, sosyal medyada tartışma da başladı. Kendisini milliyetçiliğin merkezine oturtan Akşener topa girdi ve “Ey muhterem” diye seslenerek “Kızılelma'yı herhalde sen aldatılan kırmızı başlıklı kızın sepetindeki kırmızı elma zannettin. Kızılelma'yı dişlemekten vazgeç. Kızılelma Türk milletinin cihan hâkimiyeti mefkûresidir”, derken aklı sıra ironi de yapıyordu!
Öncelikle tarih alanında doktora yapmış ve Kızılelma’nın ne manaya gelmesini iyi bilmesi gereken Akşener’in bu ülküye uygun hareket etmesini beklerdim.
Ahh… Konuşmakla icraat her zaman bir olsaydı ne güzel, ne hoş, ne âlâ olurdu.
Kızılelma ülküsüne sahip bir milleti, Pensilvanya’ya götürmek isteyen bir hanım mı böyle bir davaya sahip çıkacak? Her gün Osmanlı tarihine saldıran Kılıçdaroğlu ile kol kola yürüyerek mi cihan hâkimiyeti mefkûresi davasını sırtlayacak? Bunu önce yolunda yürüdüğün Pensilvanya FETÖ liderine ve beraber hareket ettiğin Kılıçdaroğlu’na anlat bakalım ne diyecekler? Sonra Cumhurbaşkanımızın bu ideali zikretmesi ve sahip çıkması seni gururlandırması gerekirken vazgeç demek ne manaya gelmektedir?
Şunu bilesin ki bu ülküler, partilerüstüdür, millete aittir. Sen bırak ben yapayım demek bile Kızılelma idealini anlamamaktır. Mesela Sayın Devlet Bahçeli Bey’in birlik ve beraberlik ve tarih şuuru yolunda yaptığı Yenikapı Mitingi konuşması, Kızılelma mefkûresini yansıtan son yüzyılın en çarpıcı mesajıdır. Bir kez daha dinlemeni tavsiye ederim.
Osmanlıda Kızılelma ülküsü
Devletler de bir anlamda insanlar gibidirler. Hatta devletlerin hedefleri, bütün bir milletin geleceğini belirleyeceğinden çok daha yüksek olmalıdır.
Osmanlıyı Osmanlı yapan en büyük etkenlerden birini, hedefin yüceliği olarak düşünürüm.
Osman Gazi’nin oğullarına söylediği şu ifadeler ne kadar manalıdır:
Ertuğrul Osman oğlusun
Oğuz Karahan neslisin
Hakkın bir kemter kulusun
İstanbul’u aç gülzar yap
Osman Gazi, “babanı, atanı sev ve say, tarih şuuruna sahip ol, sakın kibre ve gurura kapılma”, diyerek güzel hasletleri ona tavsiye ettikten sonra bir hedef çiziyor. Ve “İstanbul’u aç gülzar yap” diyordu.
Aslında İstanbul’u almak Osman Gazi’den yedi asır önce Peygamber Efendimizin ümmetine bıraktığı bir ideal ve hedef idi. İşte Osman Gazi’de devletinin kuruluşunda hedefi o kadar yüksek tuttu ki Peygamber Efendimizin bu müjdesi evlatlarına Osmanoğullarına nasip oldu.
İkinci Viyana bozgunundan sonra hep savunma durumunda kalan milletimiz son vatan parçasını da kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya kalınca 15 Temmuz yürüyüşü ile silkindi kendine geldi. Tarihini ceddini ecdadını hatırladı kendisini yok etmek isteyenlere ölmedim mesajı verdi. Ordumuz da Afrin Harekâtı ile dünyanın kabadayısı benim deyip sınırına silah ve terörist yığanlara, “orada dur bakalım” diyerek haykırdı.
Asker, asırlar öncesindeki hedefi sanki dün kaldığı yerden devam ediyormuşçasına şiir gibi terennüm etti:
“Kızılelma’ya hey Kızılelma’ya”
Cumhurbaşkanımız da “bizim bir Kızılelma’mız var” dedi.
İşte devlet-millet, işte lider-asker birlikteliği budur.
Kızılelma ülküsü ve hedefine böyle ulaşılır…
Fatih’in Kızılelma’sı
Kızılelma, eski Türklerden beri yaşayan bir idealdi. Bizim eski atalarımız hedefsiz ve idealsiz insanlar değildi herhâlde. Kızılelma da Türkler arasında cihan hâkimiyetinin ve güçlü bir fetih idealinin sembolü olmuştur.
Türkler hangi yöne giderlerse gitsinler ulaşacakları zafere, ulaşmadan önce Kızılelma adını verirlerdi. Oğuzlar’da yaşayan bu gelenek aynen Osmanlılarda da görülmüştür.
Osmanlı padişahları tarihi Türk cihan hâkimiyeti mefkûresine eskiden daha kuvvetli olarak bağlanmışlardı. İstanbul’u bunun ilk merhalesi sayıyorlardı. Zira o hedefi Peygamber Efendimiz belirlemişti.
Kızılelma şartlara göre değişiyordu. İstanbul’un fethinden sonra Türklerin yeni hedefi İslam dünyası için devamlı haçlı seferlerinin tahrikçisi olan Roma olacaktır.
Nitekim Yahya Kemal, Otranto Kalesi’ni alan Gedik Ahmed Paşa için yazdığı gazelinde Sen Piyer Kilisesi’ne ve Kızılelma idealine gönderme yaparak şöyle sesleniyordu:
Çıktı Otranto’ya pür-velvele Ahmed Paşa
Tuğlar varsa gerektir Kızılelma’ya kadar
Ra’d-ı tekbîr kopup gitmelidir bank-i ezan
Dâr-ı küffârda meşhur kenîsâya kadar
Diğer taraftan cihangirlik idealleri yüksek ve azmi yüce padişah Fatih Sultan Mehmed, kendisinin bir Kızılelma ülküsünü de şöyle belirtiyordu: “Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da cihanın payitahtı olmalıdır…”
Öte yandan Roma’nın fethedileceğine dair hadis-i şerif rivayeti sebebiyle Müslümanlar Roma’nın fethini de çok önceden hedef edinmişlerdi. Bundan dolayı Kızılelma tabiri Roma için de çokça kullanılmıştır. Bu itibarla Yıldırım Bayezid Han, cülûs tebriki için gelen ecnebilere, “Roma’ya kadar gidip, atımı San Pietro mihrabında yemleyeceğim” demişti.
Kanuni döneminde Roma tehir edilerek Papalık dünyasının siyasi lideri Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu hedef alındığından sırasıyla Belgrad, Budin ve ardından Beç yani Viyana Kızılelma oldu.
Bu cihangir padişah kışlaları ziyaret eder, askerlerin şerbetini içer ve o bardağı altın doldurup hediye ederek ayrılırken de “Kızılelma’da buluşuruz” cümlesiyle, onları okşar ideallerini canlı tutardı.
Kızılelma ülküsü Yeniçeriler arasında da çok yaygındı. Talimlerinde:
“Destiye kurşun atar, keçeye kılıç çalar, Kızılelma’ya dek gideriz”, sözü onların ideal ve fedakârlıklarını gösterirdi. Hacı Bektaş Veli ocağına ve ananesine bağlı bulunan Yeniçeriler asırlar sonra bu ocağın yoldan çıkması karşısında:
“Kızılelma kapusun fethederken nacağı
Ne revadır bozula Hacı Bektaş ocağı”
diyerek üzüntülerini de ifade edeceklerdir.
Bizi beklemesinler!
Kızılelma Türklerde sadece muayyen bir şehir hedefi değildir. Akşener, FETÖ’cülerle gönül birliği edince işin bu yönünü unutmuştur. Zira onlar bunu unuttururlar. Onlar gençlerine kendi vatanına silah çevirtir, düşmanla seviştirirler. “Ülkenizi ve milletinizi haçlılara teslim edin”, derler.
Kızılelma’nın ikinci manasını bize en müşahhas bir biçimde akıncılar işaret ederler. Düşman ülkesine toplu bir hâlde giren akıncılar önemli ve stratejik noktalara geldiklerinde küçük birliklere ayrılarak yollarına devam ederlerdi. Her birliğin vuracağı şehir ve kasabalar önceden belirlenmişti. Her kol harekete geçerken, “Kızılelma’da buluşalım” diyerek birbirlerine veda ederlerdi.
İşte Kızılelma için İstanbul, Budin, Roma, Viyana denildiği gibi burada kastedilen ve belki asıl olan da Cennet-i A’ladır. Belki maddeden manaya dönüştür. Zira o artık ölümü göze alarak, geri dönmeyi düşünmeyerek şehadete gitmektedir. Bu ideal, Türk’ün İslam dairesine girmesiyle birlikte cihad aşkı ve sevdası neticesinde gelişen, yüzlerce yıllık dinî ve millî şuuru olmuştur.
Türk’ün ortak bilinçaltında efsanevî bir şekilde yaşamaktadır. İşte o şuur genlerine öyle bir işlemiş ki Afrin’e giden Mehmetçik “Kızılelma’ya gidiyoruz” dedikten hemen sonra bir mesaj daha veriyordu:
“Bizi beklemesinler!”
Mehmetçiğin mesajı “İnşallah Cennet’te buluşuruz” demektir. “Biz onları orada bekleyeceğiz” vakur ifadesidir.
Akıncıların bu hayat düsturunu, yaşama maksadını ve sefer niyetini bir akıncı şairi şu ifadeleri ile terennüm etmiştir:
Yöneldi fi sebilillah gazaya
Tevekkül kıldı canıyla Hüdaya
Ne can endişesi ne nan ümidi
İki cihanda bir canan ümidi
Zehi aşık zehi gazi-i sadık
Bu gazidir olan didara layık
TEFEKKÜR
Şânımız Osmansız olmaz şânlıyız
Bunca milyon halk hep Osmanlıyız
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
04.02.2018 Türkiye Gazetesi
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ahmet-simsirgil/600530.aspx
{youtube}A8RDlHks9M4{/youtube}
Bu yolda ve bu uğurda beraber olmak dileğiyle…
"Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı"