Hazır olmak - Ahmet Şimşirgil 14.5.2017

 boyabatkalesiİki yolla üçe bölünmüş tepedeki bir büyük mezarlığın bir yönü benim köyüme (Çorak) diğer yönü ise kasabama (Boyabat) bakıyordu. İşte ilkokulu, köyünden tepedeki bu mezarlığı aşarak 2,5 km yürümek suretiyle gidip gelerek okuyan bir çocuktum...

Mezarlıklar belki de insanları olgunlaştıran en güzel mekânlardır. Bir gün önce en sevdiğiniz birini oraya defnediyorsunuz. Sonra her gün en az iki kere yanından Fatihalar okuyarak geçiyorsunuz. Bugün büyük şehirlerde oturanlar mezarlıklardan nasiplerini alamıyorlar. Bu durum günümüzde insanlardaki gerginliğin, aceleciliğin, stresin en büyük sebebi değil midir?

Zira bizim kültürümüzde mezarlıklar köylerin ve kasabaların en mutena yerinde en bakımlı alanları idiler. Sultanlar, padişahlar vefat ettiklerinde yaptırmış oldukları abidevi eserlerinin bahçesindeki haziresine, âlimler ve şeyhler dergahlarının bahçesine konuluyorlardı.

İşte her gün önünden iki kez geçtiğim o mezarlık bana dünyaya bağlanmamayı öğretti. Bu itibarla hiçbir işe heveskâr ve aşırı talip olmadım. Hiçbir mevkie makama istekte bulunmadım. Hiçbir kimseye beni TV’lere konuk olarak alın veya gazetenizde köşe verin demedim.

Öte yandan o mezarlıklar bana hazır da olmayı öğretti. Ölüme, ahirete hazır olmayı hayata hazır olmayı öğretti. Ve hayatımda belki dünya ile ilgili ibretlik şu söz tezahür etti: 

Kaçarsan ardından gelir kovalarsan yetişemezsin,

Ki dünya gölgeye benzer denildi bu misal üzre...

 Köyünden okuluna, her gün 2,5 km yürüyerek giden ve 25 senesi dağlarda hayvan otlatmakla geçen; yerine göre dağda yatan o genç, her zaman bulunduğu yeri en iyi değerlendirmek suretiyle akademisyen, kitapları ilgi gören bir yazar ve TV’lerde programcı oldu. Cine5’te Lalegül TV’de TGRT’de TRT1’de tarih programları yaptı. Nice TV kanallarına konuk oldu...

Bu itibarla bana başarının sırlarını soranlara iki kelime ile ifade ederek şöyle diyorum:

Hazır olmak!

Tıpkı bir futbol maçında arkadaşının binbir emekle getirip ortaladığı topa hazır olan futbolcunun gol vuruşunu yapması gibi. Hazır olmayanlar ise bol bol fırsat harcıyor.

Hayat büyük fırsattır. Fırsat da ganimettir. Hayata hazır olmak ise bilgi ve ilimden geçmektedir. Öyleyse gençler bıkmadan usanmadan okumalı donanımlı olmalıdır.

Şimdi de Türkiye gazetesinden gelen davet üzerine ilk kez ulusal bir gazetede pazar günleri yazı yazmaya başlıyorum.

Cenab-ı Hak utandırmasın. Hayırlara, istifadelere vesile eylesin. Karşılıklı dualarla… 

Vakıf talanı

Şu günlerde Vakıflar Haftası’nın 34.’sü idrak edilmekte ve vakıf şuuru canlı tutulmaya çalışılmaktadır. Osmanlı Medeniyeti denildiğinde ilk akla gelen vakıflardır. Devlet, vakıf sistemi sayesinde herhangi bir harcama yapmasına gerek kalmadan sosyal, kültürel, sağlık ve dinî hayatla ilgili birçok hizmeti yerine getirmiştir. Asırlarca bir makine disiplini içerisinde işleyen vakıfların Cumhuriyet döneminde uğradığı büyük felaketin hazırlayıcılarından en başta geleni İzmir mebusu Şükrü Saracoğlu’dur. Saracoğlu, 22 Şubat 1926 tarihli bir kanunla vakıfların satılabileceğini ilan etti. Vakıfların dokunulmaz olduğunu bilen Müslümanlar, bunları almak için en küçük bir teşebbüste bulunmadılar. Sonunda Müslüman vakıfları cüz’î paralar karşılığında genel olarak gayrimüslimlere satıldı. Hâlbuki bu sırada Rum, Ermeni, Yahudi ve benzeri din mensuplarının vakıflarına ise hiçbir şekilde dokunulmamıştı.

Müslüman vakıfları o derece yağma edilerek gayrimüslimlere satıldı ki, 1950’lere gelindiğinde, Anadolu toprakları üzerinde bir tek vakıf bile kalmadı. Öte yandan kısa bir süre içerisinde, satılan bu vakıf arazi ve arsalar üzerinde umumhaneler, meyhaneler, gazinolar yapıldı. Bu hâl, evvelce buraları Allah rızası için vakfedenlerin ruhlarının incitilmesi bakımından ayrı bir üzüntü vesilesiydi. 

TADD’A TEBRİKLER

Dün, Tüm Afrika’nın Dostları Derneği’nin (TADD) "Liderlik ve Girişimcilik Zirvesi"ne katıldım. Hepsi birbirinden güzel hizmetlere imzasını atan; müteşebbis, lider nitelikli iş adamlarımızı dinlemek gelecek adına bizleri gururlandırıyor.

Afrika’nın yüz ölçümü dünyanın 4’te 1’i. Nüfusu ise 1,2 milyar. Yani daha üç katı insanı besleyecek bir araziye sahip. Yer altı kaynakları muazzam. Sadece bir şeye ihtiyaçları var: Kendilerini ezmeye, sömürmeye, mahvetmeye gelen insanlara değil, sevgi ile samimiyetle beraber olmaya beraber yemeye, kardeşçe ortaklığa muhtaçlar...

Onların bu ihtiyaç duyduğu kardeşleri ise Türkiye’de bulunuyor.

Bu birlikteliği çok daha ötelere, ilerilere taşımak lazım. Buna duyarlılık kazandıran ve dikkati çeken TADD’a ve Başkanı Dr. Bilgehan Güntekin Bey’e tebrikler ve başarılar...  

Tefekkür

Yolcular uzanın yere upuzun

Tüy yastıklar gibi rahat taşımız

Birleşsin bir lahza orda başımız

Bizdedir cevabı kuruntunuzun

Yolcular uzanın yere upuzun

                                     Necip Fazıl Kısakürek

Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil

Türkiye Gazetesi 14.05.2017